karış vermek

karış vermek

İlenmek.

karış vermek

Beddua etmek

karış vermek

Lânet okumak, beddua etmek

karış vermek ile benzer kelimeler

zf. Bir şeyi her yönüyle, inceden inceye, hiçbir tarafını ihmal etmeksizin.

en ince ayrıntısına kadar biliyor olmak: Buraların girdisini çıktısını, deliğini kovuğunu karış karış bilir. -H. R. Gürpınar.

her yeri gezmek: Ben Türk köylerini karış karış dolaştım, bilirim. -A. Gündüz.

1. Şahitlik etmek, şahadette bulunmak. 2. Kanaât getirmek, hükmetmek. 3. "Kelime-i şahadet" getirmek.

çok şaşırmak, şaşakalmak: Başımı kaldırıp yukarı bakınca şaşkınlıktan ağzım açık kalıyor. -A. Ümit.

değişik sebeplerden dolayı dengeli düşünemez durumda olmak.

Türk gölge oyunu'nda cücelere verilen ad. Bunların uzun bir soytarı külahı ve kimi kez de külahın ucunda feneri vardır. bk. beberuhi, pişbop.

Beberuhi'lere verilen sıfat (bk. Beberuhi, Pişbop).

alay kısa boylu kimse.

'k', 'a', 'r', 'ı', 'ş', ' ', 'v', 'e', 'r', 'm', 'e', 'k', şeklindedir.
karış vermek kelimesinin tersten yazılışı ' kemrev şırak' diziliminde gösterilir.

yatırım teşviki İng. investment incentive Toplam yatırım hacmini artırmak, yatırımların kesimsel veya bölgesel dağılımını
yaşlanıvermek (nsz) (yaşlanı'vermek) Ansızın veya çabucak yaşlanmak: Ruhsar Hanım uçuk bir gülümsemeyle kapıya süzüldü gitti, bir
yarışık vermek Dedikodu etmek: Çok yarışık vermeyin, herkesi birbirine katacaksınız.
yapıştırıvermek (-i, -e) (yapıştırı'vermek) Çabucak yapıştırmak: Sihirbaz ise gözleri bağlı olduğu hâlde sorulara tek tek doğru cev
yapışıvermek (-e) (yapışı'vermek) Çabucak yapışmak: O hızla gitmiş, surların üstüne yapışıvermiş. -E. Şafak.