karşıtlık

karşıtlık, -ğı

a. 1. Karşıt olma durumu, zıddiyet, mübayenet, tezat, zıtlık, kontrast: “Baştan ayağa karşıtlıklarla dolu bir varlık; aynı zamanda iğrenç ve saygıdeğer, aşağılık ve yüce, ödlek ve cesur.” -A. İlhan. 2. biy. İki organ, iki sistem arasındaki görevlerin zıt olması durumu, karşı gelim. 3. mat. Bir teoremin karşıtının da doğru olması durumu. 4. ruh b. Başkalarının istek, dilek veya buyruklarının tersine davranma eğilimi.

karşıtlık Fr. Opposition
karşıtlık İng. contrast

1. Öznel olarak: Özelikle, mekan ya da zaman içinde (aynı anda ya da art arda - gecikmiş-karşıtlık) yan yana duyumsal uyartılarda nicel ya da nitel bir karşı olma etkisi. 2. Nesnel olarak: Aşağıdaki formüllerle belirlenen büyüklükler.

karşıtlık İng. contrast
karşıtlık Osm. tezat, zıddiyet

-> Karşıtlar arasındaki -> karşıolum.

karşıtlık İng. opposition

1. Salınımlarda yarım dönümlük evre değişimine girme. 2. İki gezegenin Güneşin iki yanında bir doğru üzerimde bulunma evreleri.

karşıtlık

i'tirâz. ~ yargılama süreci, ~ yargılayışı: i'tirâz muhâkeme usûlü.

karşıtlık Osm. mütekabiliyet

(matematik)

karşıtlık Osm. tezâd

(karşı gelim) (biyoloji)

karşıtlık İng. contrariety

Başkalarının istek, dilek ya da komutlarının tersine davranma eğilimi.

karşıtlık Fr. Contraste

(Söz sanatı terimi) Birini ötekinin yardımiyle değerlendirmek için bir araya getirilen birbirine uymaz şeyler arasındaki ayrılık.

karşıtlık İng. Contrast

1. Ortaya sürülen bir tutuma karşı olma durumu. 2. Bir anlamı daha iyi belirtebilmesi için kullanılan karşıt kavram.

karşıtlık İng. contrast

elektrik: Bir televizyon görüntülüğünde, görüntünün en aydınlık ile en karanlık bölümleri arasındaki parlaklık oranı.

karşıtlık İng. contrariness

Görüş ve kanıların ya da olay ve durumların birbirine ters düşmesi.

karşıtlık Osm. tezat

Aykırı düşünce ve sözcüklerin bir kavramda toplanması: yaşayan ölüler. / Seni almak için seni verdim / Yaşamak için medfene girdim (A. Hamit Tarhan)

---

karşıtlık ile benzer kelimeler

karşıtlık algı hızı İng. speed of contrast perception Bir karşıtlığın, sunulmasından, öznel olarak algılanmasına dek geçen zamanın tersi.

karşıtlık ayarı İng. contrast control

karşıtlık cümlesi İki yargıdan birini diğerine karşı çıkararak aralarında karşıtlık ilişkisi kurulan, yardımcı cümle aracılığı ile temel cümlenin anlamını sınırlayan veya az çok çürüten; bağlaçlı veya bağlaçsız olarak oluşturulabilen cümle: Dün geleceklerdi, gelmediler. İnsan akıllıdır ama yine...

karşıtlık duyarlığı İng. contrast sensitivity Algılanabilen en ufak bağıl ışıklılık farkının tersi.

karşıtlık kuralı İki karşıt önermenin aynı zamanda doğru olamıyacağını, ama aynı zamanda yanlış olabileceğini belirten kural. bk. karşıt

karşıtlık kurmak İng. create a contrast 1. Karşıt düşünceleri savunan kişileri karşı karşıya getirip çatışma yoluyla gerilim sağlamak. 2-Kahramanı daha iyi belirtebilmek için tam karşıtından yararlanmak. İng. create a contrast...

karşıtlık oranı İng. contrast ratio

karşıtlık yasası İng. law of contrast Halk anlatılarında geçen olaylarla, bu olayları oluşturan ve bunlara karışan kişilerde, birbirinin tam karşıtı birçok özelliğin saptanmasını içeren halkbilim yasası, bk. halkbilim yasası. İng. co...

---