ayrık

ayrık, -ğı

a. 1. Ayrık otu. 2. sf. Ayrılmış: “Yandan ayrık, tek tük gümüş pırıltılı saçları.” -Y. Z. Ortaç. 3. sf. Ayrı tutulan, başkalarına benzemeyen, ayrıcalı, müstesna. 4. sf. Kural dışı. 5. sf. Düzgün ve uygun olmayan, çarpık: “Apış arasına fazla tülbent ve mermerşahi tıkarak bebeği çarpık ve ayrık bacaklı, tenasüpsüz olmaktan korur.” -R. H. Karay.

ayrık Fr. Bifide
ayrık Fr. Biparti
ayrık

Yol kavşağı, iki yolun ayrıldığı yer.

ayrık

Artık

ayrık İng. discrete
ayrık

müstesnâ. ~ tutma: istisna.

ayrık Dgr. die quecke
ayrık

Çocukların kuş avlamakta kullandıkları sapanın çatal bölümü. (İnönü -Eskişehir)

ayrık (I), (ayruğ, ayruh, ayruk)

1. Başka, gayri, mâada, diğer. 2. Artık, bundan sonra, bir daha.

ayrık (II), (ayrık koçu, ayrık koyunu)

Yabani geyik ve sığır.

---

ayrık ile benzer kelimeler

ayrık bacaklılık İng. splayleg, spraddle-leg Domuz ve tavşanlarda iskelet kaslarının iyi gelişememesi, kas ipliklerinin sayısının azlığı, aşırı derecede glikojen içermesi, arka bacakların birbirinden ayrık durması ve ayağa kalkamamayla belirgin doğuştan görülen, geçici nite...

ayrık bileşim İng. disjoint union ( )

ayrık birleşim bk. kümelerin ayrık toplamı.

ayrık çevrimler İng. disjoint cycles Ortak öğesi bulunmayan çevrimler.

ayrık çıkarım Osm. munfasıl istidlal Öncüllerinden biri -> ayrık yargı olan çıkarım. // Özellikle ayrık tasımlar şu iki biçimdedir: Modus tolendo-ponens: Ya A doğrudur, ya B doğrudur; A doğru değildir; Öyleyse B doğrudur. Modus ponendo-tollens: Ya A doğrudur, ya B d...

ayrık çifyıldız İng. detached binary Birbirine değmeyen çifyıldız.

ayrık dilim bk. ayrılmış dilim

ayrık dişisazan Lat. Cyprnodon dispar (zooloji)

---