salım

salım

1.Nezle. 2.Salgın hastalık.

salım

Bir köyün ekilmemiş nadasa bırakılmış bölgesi.

salım

Yan, bölge.

salım

Yaş (hayvanlar için) : Teke kaç salımında.

salım

Tekelerin dişi keçilerle birleştirilme zamanı.

salım

Sonbaharda esen ve sebzeleri kurutan yel.

salım

1. Soğukalgınlığı. 2. Salgın hastalık.

salım

1. Kez. 2. Bir kez pişirmeye yetecek ölçüde (kahve vb. için).

salım

Yıl.

salım

Yan.

salım

Nezle, salım tutmak

salım

Nezle. || salım dutmak: nezleye yakalanmak

salım İng. emission

Bir cismin çevresine ışılcIk ya da özdek tanecikleri durumunda erke salması, anlamdaş yayım.

---

salım ile benzer kelimeler

birincil salım İng. primary emission Işınlanan bir özdeşten ikincil salım uyarabilmek için gelen ilk salım.

ısılüşersel salım İng. thermionic emission Isıtılmış bir üşekten eksicik salımı.

ışılelektriksel salım İng. photoelectric emission Bir özdeğin ışılcıklarla dövülmesi sonucu eksicik salımı. bk. ışılsalım.

ikincil salım İng. secondary emission Birincil salım eksicikleri ile dövülen yüzeyden yayılan eksicik salımı.

Newton salım yasası İng. Newton emission law Newton'un, ışığın kaynaktan püskürülen taneciklerden oluştuğunu savunan yasası.

salım izgesi İng. emission spectrum Soğurulan değil de salınan ışıkların izgesi. İng. emission spectrum Bir ışık kaynağından doğrudan çıkan ışığın izgesi.

sidik salım Fr. Urèse

---