kabarmak

kabarmak

(nsz) 1. Ağırlığı artmadan hacmi büyümek: Ekmek iyi kabardı. 2. Yağışlardan veya kaynamaktan taşmaya yüz tutmak: “Çay birdenbire kabararak şosenin rampalarını aşar ve epeyce zararlara sebep olur.” -R. N. Güntekin. 3. Niceliği artmak, büyümek: Masraf kabardı. 4. Şişmek, genişlemek: “İhtiyarın zayıf damarları kabarmış kıllı elleri dizlerinin üstündeydi.” -P. Safa. 5. Hayvanların tüyleri dikilmek. 6. Kumaş üzerinde tüyler oluşmak, havlanmak: Bu kumaş çabuk kabardı. 7. Islanıp veya ısınıp yerinden kurtulmak: Masanın kaplaması kabardı. Dolabın boyası kabardı. 8. Deniz dalgalanmak, büyük dalgalar oluşmak. 9. mec. Bulanmak. 10. mec. Öfke, sevgi vb. duygular gittikçe güçlenmek: “Bu olayı duyunca delikanlının yüreği öç alma duygusuyla kabarır.” -N. Cumalı. 11. (nsz, -e) mec. Kafa tutmak, öfkelenip üstüne yürüyecek gibi davranmak. 12. mec. Böbürlenmek, gururlanmak: “Kumandan, atını şahlandırarak hurra hurra diye kendisini alkışlayan keyifli halka boyun kırarak kabarıyordu.” -Ö. Seyfettin.

kabarmak

Birisine kafa tutmak, horozlanmak

kabarmak

1.bk. kabarlamak. 2. Gururlanmak.

kabarmak

Kabadayılık yapmak.

kabarmak

Kabarmak, gururlanmak

kabarmak

Büyümek, şiddetlenmek

---

kabarmak ile benzer kelimeler

ayranı kabarmak 1) öfkelenmek, coşmak; 2) aşırı bir cinsel arzu duymak: “Sadrazamın ayranı kabarsın diye üç gün beklenildikten sonra ... gelini, alayla, eşinin konağına iletmişlerdir.” -S. Birsel. Haylazlık etmek, terbiyesizlik etmek.

ayranlığı kabarmak Ayranı kabarmak, öfkelenmek, kızmak.

(birinin) iştahı kabarmak isteği çoğalmak, heveslenmek: “Derken, yavaş yavaş benim de iştahım kabarmaya başladı.” -R. N. Güntekin.

dalağı kabarmak Heyecanlanmak, öfkelenmek.

damarı (veya damarları) kabarmak bir huy veya duygu güçlü bir biçimde ortaya çıkmak: “Birden nasihat damarlarının kabardığını duydu.” -Ö. Seyfettin.

dosyası kabarmak (veya kabarık olmak) yaptığı yanlış işleri çoğalmak.

fiske fiske kabarmak (veya olmak) kabarcıklar oluşmak: Yumurta yiyince çocuğun derisi fiske fiske kabardı.

göğsü kabarmak övünç duymak, kıvanmak, iftihar etmek: “Onu sapasağlam görünce göğsüm kabardı oğul.” -S. F. Abasıyanık.

---