buzul taş

buzul taş

a. min. Buzulların taşıyıp biriktirdikleri, üzerleri çok kez parıltılı veya çizikli taşlar, moren.

buzul taş İng. moraine

Buzulların taşıyıp biriktirdikleri, üzerleri çok kez parıltılı ya da çizikli taşlar.

buzul taş, moren Osm. salsal-ı cümudiye

(coğrafya, jeoloji)

buzul taş ile benzer kelimeler

İng. moraine-dammed lake

Açık yanı buzul taşlarla tıkanıp kapanan çukurlarda oluşan göl. bk. set gölleri.

baştan başa yıkıp yerle bir etmek: Kaçsan da kaç para eder? Sana, köyde taş taş üstünde bırakmayacak, diyorum. -Y. K. Karaosmanoğlu.

İng. fluvioglacial transition cone

Koyak ve örtü buzullarının alınlarında, buzul ve akarsuların ortaklaşa oluşturdukları yer biçimlerinin tümü.

İng. moraine wall

Oluş ve biçimleri ayrımlı buzul taş setlerinden, buzul dili bitimindekilere verilen ad.

İng. hanging glacier

Koyağını daha yavaş derinleştirmesi nedeniyle, yandan dik bir yamaçla bağlandığı anabuzula göre yüksekte (yerine göre 5-50 m.) kalmış ikincil buzul.

İng. hanging glacial valley

Ana koyağın buzla aşırı bir oyulmaya uğraması yüzünden yüksekte kalmış yan koyak.

a. coğ. Kutup bölgelerinde veya dağ başlarında bulunan büyük kar ve buz kütlesi, cümudiye.

İng. glacier

Eksenucu bölgelerinde geniş yüzeyler kaplayan ve sıcak iklim bölgesinden eksenucu bölgesine değin, bulunduğu enleme...

İng. fluvioglacial deposit

Buzulların, alın buzultaşları önünde, erime sularıyle çökeltilerek biriktirilmiş tortulları.

uzlaştırabilmek (-i) Uzlaştırma imkânı veya olasılığı bulunmak.
uzlaştırabilme a. Uzlaştırabilmek işi.
uzaktan bileşik bk. Bileşim.
uç buzul taşı bk. alın buzul taşı seti.
tuz bulaşımı İng. salt contamination Tuz yunaklarında, ostenitlenmiş parçaların temizlenmeden bir yağ yunağına daldırıl