alacaklı

alacaklı

sf. Birinden alacağı olan (kimse), borçlu ve verecekli karşıtı: Gelir desen dar gelir / Günaşırı alacaklılar gelir -O. V. Kanık.

alacaklı İng. creditor, obligee

1. Başkasına borç para ya da başka bir şey veren kişi. 2. Herhangi bir veriyi ve özellikle ödeneği istemeğe hakkı olan kişi.

Alacaklı Osm. Dayin

alacaklı ile benzer kelimeler

alacağı vereceğinden çok olmak.

İng. allowance, reduction

Gecikme, açık verme ya da herhangi bir dokunca nedeniyle alacaklısınca kabul edilen vazgeçme ya da indirim.

İng. credit balance

Sayışım ya da sayışımlardan arta kalan alacak.

birinden alacağı bir şey bulunmak.

İng. account receivable

Genel olarak alacak kalıntısı veren sayışımlar.

İng. creditor nation

Yurda mal getirme ve yurttan mal çıkarma konularında, alacaklarının toplamı, borçlarının toplamından çok olan ülke.

İng. creditor country

Dış kesimden sağladığı gelirleri giderlerinden büyük olan ülke.

İng. credit interest

Dengelemde, alacaklar bölümündeki borçlu sayışımlara yürütülen kâr payı.

Yukarısaklıca Ağrı ili, merkez ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Yukarıılıca Eskişehir ili, merkez ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Yukarıcivanlı Iğdır ili, Gaziler bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
yeni loncacılık bk. korporatizm
üç bakacaklı Fr. Triglochine, ine