yaratmak

yaratmak

(-i) 1. din b. Allah, olmayan bir şeyi var etmek: “Allah, mutlaka dünyayı kullarına sevdirmek için baharı yaratmış olacaktı!” -Ö. Seyfettin. 2. (nsz) mec. Zekâ, düşünce ve hayal gücünden yararlanarak o zamana kadar görülmeyen yeni bir şey ortaya koymak, yapmak: “Bir cazibe yaratmak için ne yapmalı diye düşünüyorduk.” -F. R. Atay. 3. (nsz) mec. Olmasına, ortaya çıkmasına yol açmak, sebep olmak: Bu haber sinirli bir hava yarattı. Yangın büyük tehlike yarattı.

yaratmak İng. create
yaratmak Osm. ibda etmek

Benzeri, eşi, örneği olmayan güzel bir yapıt ortaya koymak, var etmek.

---

yaratmak ile benzer kelimeler

düş kırıklığı yaratmak beklentileri karşılayamamaktan dolayı burukluğa yol açmak: “Karşısındaki kadında düş kırıklığı yarattığının farkında.” -A. Kulin.

gag yaratmak İng. to gag Sahnede, doğaçlamaya giderek seyirciyi güldürmek ya da hazırcevap olmak.

gerginlik yaratmak gergin duruma getirmek.

gülüt yaratmak İng. to gag Hazırcevap olmak; sahnede tulûat yaparak seyirciyi güldürmek.

kamuoyu oluşturmak (veya yaratmak) bir düşünceyi yaygınlaştırmak ve halkın dikkati o düşünce etrafında toplamak ve yoğunlaştırmak.

olay yaratmak ortada herhangi bir sebep yokken bir olaya yol açmak: “Hınzır sıfır, sağda da olsa solda da olsa olaylar yaratıyor.” -A. Boysan.

ortam yaratmak imkân sağlamak: “Devlet ... elverişli ekonomik bir için gerekli tedbirleri alır.” -Anayasa.

panik yaratmak korku, dehşet uyandırmak.

---