toplumsal yasama

toplumsal yasama İng. social legislation

Sınıf, yaş, cinsellik, ırk, fiziksel ya da ansal bozukluk vb. etkenler dolayısıyla sağlıklı ve insana-yaraşır yaşama düzeyi elde edemeyen birey ya da toplumsal kümelerin toplumsal-ekonomik durumlarını düzeltmek amacıyla kimi yasaların yapılması.


toplumsal yasama ile benzer kelimeler

ödeneklikte yasama denetimi

İng. budget control by legislative assembly

Akçalı yıl sonuçlandıktan sonra ödeneklik kesin sayışımları üzerinde Büyük Millet Meclisince yapılan denetim.

yasama

a. 1. Yasa koyma, yasa yapma, teşri. 2. huk. Genel, soyut, objektif ve sürekli nitelikte kurallar koyma.


Salma vergi.

yasama dokunulmazlığı

a. Yasama organı üyelerinin, adli kovuşturmadan korunarak görevlerini serbestçe yapabilmelerini sağlayan anayasa ilkesi, teşrii masuniyet: “Türkiye Büyük Millet Meclisindeki siyasi parti gruplarınca ile ilgili görüşme yapılamaz.” -Anayasa.

yasama dönemi

a. Meclisin iki genel seçim arasında geçirdiği süre.

yasama erki

İng. legislative power

Yasaları çıkaran kuruluşta toplanan ve ulus adına yasa çıkarma yetkisini kapsayan güç.

yasama gecikmesi

İng. legislative lag

Belirli bir iktisat politikasının uygulanması için gerekli olan yasal düzenlemenin yapılmasına kadar geçen zamanı ifade eden iç gecikme türü. krş. algılama gecikmesi, veri gecikmesi, yürütme gecikmesi.

yasama gücü

a. huk. Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasa yapma, yasa koyma, değiştirme ve kaldırma yetkisi, yasama hakkı, yasama yetkisi, yasama kuvveti, teşrii kuvvet, teşri kuvveti: “Her devletin ilk ve temel yasası, nü düzenleyen yasadır.” -C. Meriç.

yasama hakkı

a. huk. Yasama gücü.


"toplumsal yasama" karakter analizi

  • toplumsal yasama, 16 karakter ile yazılır.
  • t harfi ile başlar, a harfi ile biter.

Karakter dağılımı

  • 't', 'o', 'p', 'l', 'u', 'm', 's', 'a', 'l', ' ', 'y', 'a', 's', 'a', 'm', 'a', şeklindedir.
  • toplumsal yasama kelimesinin tersten yazılışı ' amasay lasmulpot' diziliminde gösterilir.

(a,l,m,o,p,s,t,u,y) harflerinden ile oluşan bazı kelimeler

yolunu sapıtmak

doğru yoldan ayrılmak, kötü yola sapmak: “Feride, senin kaşların lakırtılarına benziyor, güzel güzel, ince ince başlıyor fak

toplumsal yığın
İng. social aggregate

Örgütlü örgütsüz, bağdaşık ayrışık her türlü insan kümesi.

toplumsal yer
İng. social position

Bir bireyin, bir toplumsal kümenin ya da bir toplumun başka bir birey, küme ya da top

toplumsal yaş
İng. social age

Kişilerin toplumsal-ekonomik çevreleri içinde elde ettikleri ya da onlara tanınan işpaylar

toplumsal yapı

a. top. b. Sosyal yapı.


İng. social structure

Bir topluluk içerisin