tıklım tıkış

tıklım tıkış

zf. Tıklım tıklım: Çalışma köşem diye bildiğim yer ise tıklım tıkış, antikacı dükkânı gibi. -A. Ağaoğlu.

tıklım tıkış ile benzer kelimeler

zf. Ağzına kadar, boş yer kalmayacak biçimde, tıklım tıkış, dopdolu: Mal müdürlüğünün küçük ama dolu salonunda çıt çıkmıyordu. -T. Buğra.

zf. Sıkışık bir durumda: Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte mahalle halkını kamyonlara doldurup götürdüler. -L. Tekin.

Keçi çağırma ünlemi.

Çok dolu, sıkı, sıkışık

zf. Alabildiğinden de çok, ağzına kadar, çok kalabalık bir biçimde: Sandığını doldurmuş.

Ağzına kadar dolu, çok kalabalık.

Ağzına kadar dolu, çok kalabalık.

sf. Çok sıkışık, kalabalık: Sinirleri bir dolmuşun içinde oturup kalamayacak kadar gerilmişti. -İ. Aral.

Tok : Karnım .

Çıkık alınlı (kimse).

Kuru incir.

't', 'ı', 'k', 'l', 'ı', 'm', ' ', 't', 'ı', 'k', 'ı', 'ş', şeklindedir.
tıklım tıkış kelimesinin tersten yazılışı ' şıkıt mılkıt' diziliminde gösterilir.

yatıştırabilmek (-i) Yatıştırma imkânı veya olasılığı bulunmak.
toplaştırmak (-i) Toplamak, bir araya getirmek: Bu kaburgasız insan yığınını İstanbul'da toplaştıran, oy ticaretidir. -A. B
tırlaşmak Sataşmak, tedirgin etmek.
tıkızlaşma a. Tıkızlaşmak işi. Osm. Çabuk kuruma yüzünden ağacın dış yüzüne y
Temaşalık Balıkesir ili, Havran ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.