özne

özne

a. db. 1. Bir cümlede bildirilen işi yapan, yüklemin bildirdiği durumu üzerine alan kimse veya şey, fail, süje: Çocuk uyudu. Çocuk henüz küçüktür cümlelerinde çocuk sözü öznedir. 2. fel. Bilinci, sezgisi, düş gücü olan, bazı filozoflara göre de dış dünyaya karşıt olan birey.


özne

Güvey.


özne

Damat, güvey


özne Osm. fail, müpteda

Bir cümledeki hüküm veya haber kendisine yöneltilmiş bulunan cümle öğesi. "Ev büyüktür"ve "Ev çöktü" cümlelerindeki büyük ve çökme hükmü ev kavramına yöneltilmiş olduğu için év kelimesi bu cümlelerin öznesidir. ( bk. Mantıkça ve Gramatikal özne ).


özne İng. subject

(Yun. hypokeimenon = alta düşen, altta bulunan) : Hypokeimenon-subject terimi Aristoteles'te, sonra da ortaçağda töz anlamına kullanılır; ancak 17. yüzyıldan beri bugünkü anlamını kazanır, ruhbilim ve bilgi kuramı açısından "ben" anlamını alır: kendini ben-olmayanın, nesnenin (object'in) karşısında bulan, karşısına koyan; ya da karşısına konduğu, kendini karşısında bulduğu nesneye bilme ve eyleme ereği ile yönelen birey. Ruhbilim açısından: ruhsal yaşantıların taşıyıcısı, düşünen, tasarımlayan, bilen, duyan, isteyen ben. Bilgi kuramı açısından: Bilen, bilmeye yönelen, ama kendisi bilgi nesnesi olmayan varlık. Mantık-dilbilgisi açısından: Yüklemin taşıyıcısı = özne; kendisi üzerine bir şey söylenen = konu.


özne İng. subject

Yüklemin gösterdiği kılış ile doğrudan ilgili olan kişi ya da şeye verilen ad; bir oluş ve kılışın gerçekleşmesini sağlayan kimse veya şey: Eskiler, baharı ya tabiatta yahud tecrid hâlinde, tek manzarasında severlerdi (A. H. Tanpınar, Yaşadığım Gibi, s. 114). Oda karşıma düşen duvardaki hücreye konmuş büyükçe bir gaz lambasıyla aydınlanıyordu A. H. Tanpınar, Abdullah Efendinin Rüyaları, s. 90). Bu tahammül edilemez bir ömürdü… (R. H. Karay, Memleket Hikâyeleri, s. 34). Agâh Bey, içti; biraz buruk, lakin baygın kokulu, tuhaf lezzetli, hoş bir içkiydi (R. H. Karay, göst. e., s. 35). Ben Anadolu'ya gitmezden önce manevî kuvvet denilen şeyin millet mücadelelerinde büyük bir rol oynadığına ve bunun ruhtan gelen bir yüreklilikle oluştuğuna inandım (Y. K. Karaosmanoğlu, Ergenekon, s. 114). Odada, galiba, teyzesi yatıyor. (P. Safa, Şimşek, s. 210). Hakikatte bütün İstanbul garip bir sinirlilik içinde idi (A. H. Tanpınar, Sahnenin Dışındakiler, s. 276). O, zamanın sahibi idi (A. H. Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, s. 37). Siz doğru dürüst konuşmasını bilmez misiniz hiç? (T. Buğra, Yalnızlar, s. 216). Melek, hastanın başucuna götürüldüğü zaman, bu burnu uzamış, gözleri çukura kaçmış adamla alakasını anlayamamıştı (S. F. Abasıyanık, Bütün Eserleri 3: Medarı Maişet Motoru, s. 170). Yol ayrımına, yolu olan gelir! (K. Tahir, Yol Ayrımı, s. 310). İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar (Y.Kemal Bayatlı, Kendi Gök Kubbemiz, s. 91) vb.


özne İng. subject

SaP, SeP,SiP,SoP gibi bir özne-yüklem önermelerinde geçen S terimi.


özne

Azerbaycan Türkçesi: mübtäda; Türkmen Türkçesi: eye; Gagauz Türkçesi: subyekt; Özbek Türkçesi: ega; Uygur Türkçesi: igä;Tat: iyä; Başkurt Türkçesi: eyä; Kmk: iyesi; Krç.-Malk.: başçı; Nogay Türkçesi: *iye ~podlejaşçeye; Kazak Türkçesi: bastawis; Kırgız Türkçesi: ee; Alt:: baştaaçı; Hakas Türkçesi: söyleeçî;Tuva Türkçesi: kol sös; Şor Türkçesi: *aydılım; Rusça: podlejaşçeye


özne İng. subject

Bir bilginin konusunu bilen ya da bir yargıda yüklemde bulunan öğe.


Özne İng. subject

Çekimli eylemin veya eylemsinin meydana gelmesini sağlayan kişi. Dilbilgisinde kişi kavramiyle çekimli eylemi veya bazı eylemsileri meydana getiren "insan, hayvan, bitki veya şey" özne adı altında belirtilir: Bu mektubu ben yazdım; Çocuklar camı kırdılar; Ali Ankara'ya gitti; Sen yorgunsun galiba; Birisi geldi; Evlerinin önü daima temizdir; Ali, Ahmet gelince gitti; Kedi kaçmış örneklerinde olduğu gibi.


özne ile benzer kelimeler

açıklayacı özne

İng. appositive

Bir cümlede özneden sonra gelerek onu daha belirgin duruma getirmek, vasıflandırmak veya pekiştirmek için kullanılan ve yine özne durumunda olan kelime veya kelime grubu: Bu genç kız için İsmail Tayfur, o kumral saçlı, uzun boylu, yeşil gözl...

açıklayıcıdan özne

İng. appositive

Bazı tümcelerde özne görevini üzerine alan açıklayıcı: Şanlı Türk bayrağı, sancağımız, törenle direğe çekildi; Atatürk, yeni Türkiye'nin kurucusu, daima saygı ile anılacaktır vb.

bağlaçlı özne

Bağlaçla pekiştirilmiş özne: Sen ki benim en iyi arkadaşımsın, bana bunu yapmamalıydın; Ben ki geometriden anlamam, bu problemi kolayca çözdüm; Siz de bu işlerin ehlisiniz vb.

belirsiz özne

İng. impersonal

Türkçedeki bazı eylemlerin 3. kişi çekimlerinin belli olmayan öznesi: Mektup istemez, telgraf yeter; Bazen olur saatlarca acıkmam; Birden aklıma geldi; Geçmiş olsun vb.


Bazı cümlelerde öznelerin yok gibi görünme...

bildirme koşacıyle özne

Bildirme koşacıyle kurulan tümcenin özne görevinde kullanılması: Bir yağmurdur başladı; Bir telâştır gidiyor; Bir kahkahadır koptu; Yaş altmışa yaklaşınca insanları bir ölüm korkusudur alır vb.

birinci özne

bk. Özne.

dolaylı özne

a. db. Sözde özne.

duyguca özne

Fr. sujet pyschologique

"Kardeşim bana bir mektup getirdi, o beni çok sevindirdi" sözündeki o öznesinin kardeşimi mi yoksa mektubu mu temsil ettiği ancak konuşanın o sıradaki duygusunu bilmekle kaabil olur. Bu gibi hallerde özne diye alınan kelimeye denir....


"özne" karakter analizi

  • özne, 4 karakter ile yazılır.
  • ö harfi ile başlar, e harfi ile biter.

Karakter dağılımı

  • 'ö', 'z', 'n', 'e', şeklindedir.
  • özne kelimesinin tersten yazılışı ' enzö' diziliminde gösterilir.

(e,n,z,ö) harflerinden ile oluşan bazı kelimeler

seromembranöz
İng. seromembranous

Hem seröz hem de zarlı olan.

özlenebilme

a. Özlenebilmek işi.

özlen

1. Su kaynağı. 2. Küçük dere.


Ağaç kökü.


Özlenilmiş, en.


öyken marazı

bk. öyken ağrısı.

önğ seçmez
Fr. Daltonien

özne - Scrabble puan değerleri

HarfPuan
ö7
z4
n1
e1
Toplam puan değeri13