gezi

gezi

(I) a. 1. Ülkeler veya şehirler arasında yapılan uzun yolculuk, seyahat. 2. Gezmek, görmek, eğlenmek amacıyla yapılan yolculuk: “Kafile, rol alan şahıslar tarafından yapılan türlü oyunlarla geziyi tamamlar.” -A. K. Tecer. 3. Gezilip hava alınacak yer. 4. Gezinti yeri: İnönü gezisi. Taksim gezisi.

gezi Far. gez³

(II) a. (gezi:) esk. 1. Pamuk ve ipekle karışık dokunmuş hareli kumaş: “Yalnız omuz başlarını örten, kısa yollu, gezi gibi yarı sert kumaştan, yakasız bir yaz ceketiydi.” -R. H. Karay. 2. sf. Bu kumaştan yapılan.

gezi

Köy halkının, köy odasına gelen misafire, çobana, imama sıra ile yemek göndermesi.

gezi

Seyahat.

gezi

Düğünlerde ev ev kına gezdirme.

gezi

Hareli ipek kumaş.

gezi

Köşe.

gezi

< Far. gezî bir nevi ipekli (veya pamuklu) kumaş

gezi

Bir nevi ipek kumaş.

---

gezi ile benzer kelimeler

çiftekerle gezi Osm. bisikletle turizm Türlü yönleriyle ilgi çeken, ülke içi ya da ülke dışı yerleri yakından görmek ve incelemek için, çiftekerle yapılan geziler.

dış gezi a. Ülke sınırları dışına yapılan gezi.

gezi bakısı İng. angang Bir gezi sırasında ilk görülen hayvan ya da insana bakılarak geleceği okuma işi. bk. bakı krş. insan bakısı, hayvan bakısı.

gezi çeki İng. traveller's cheque Gezilerde, gidilen ülkenin ulusal parası ile ödeme olanağı sağlayan bir çek türü. İng. traveller's check Geziye çıkacak kişileri, üzerlerinde büyük paralar taşımak sakıncasından kurt...

gezi dağarı Fr. Sac d'ambulance

gezi filmi İng. travel film, travelogue, landscape film, expedition film Sinema Herhangi bir ülkeyi tanıtmak, bir geziden izlenimleri aktarmak amacıyla çevrilen film.

gezi hurçu Fr. Sac d'ambulance

gezi türü Bir yazarın gezdiği, gördüğü yerlerden edindiği bilgileri, görgüleri, izlenimleri yansıtan yazı türü.

---