fenalık etmek

fenalık etmek

kötülük etmek, kötülükte bulunmak: Bilmeyerek sütnineciğime ve kendime büyük bir fenalık etmiştim. -R. N. Güntekin.

fenalık etmek ile benzer kelimeler

çok şaşırtmak, çıldırtmak, zıvanadan çıkarmak: Aman ya Rabbi, akla fenalık verecek hadiseler bundan sonra başladı. -R. H. Karay.

üvey ana fenalık simgesidir anlamında kullanılan bir söz.

, -ğı

a. Kötülük, şer: Bu alçaklar sana her fenalığı yapabilirler. -A. Gündüz.

kendini bilmeyecek veya bayılacak bir duruma gelmek: Ben biraz fenalık geçirdim de eczaneden rica ettik. -B. Felek.

ruhu daralmak, sıkılıp bunalmak: İçine fenalıklar basmaya başladı; bir kere rezil olmuşlardı mahalleye. -A. Kulin.

aşırı derecede sıkılmak, pek bunalmak: Bütün kan başıma çıktı, üstüme bir fenalık gelir gibiydi. -M. Ş. Esendal.

İstişare etmek

Alışveriş yapmak.

'f', 'e', 'n', 'a', 'l', 'ı', 'k', ' ', 'e', 't', 'm', 'e', 'k', şeklindedir.
fenalık etmek kelimesinin tersten yazılışı ' kemte kılanef' diziliminde gösterilir.

tüketim fonları 1. (centralized consumption funds) Sosyalist toplumlarda millî gelirin, toplum üyelerine karşılıksız ya da çok uygun koşullarda
tıknefes olmak nefesi tıkanmak, nefes darlığı olmak.
lafını etmek sözünü etmek.
küfranlık etmek nankörlük etmek: Ekmek yediğin kapıya katiyen küfranlık etmeyeceksin. -K. Tahir.
fenalaştırmak (-i) Fenalaşmasına sebep olmak, fena duruma getirmek.