aksak

aksak, -ğı

a. 1. müz. Türk müziğinde kıvrak bir usul. 2. sf. Aksayan, hafifçe topallayan. 3. sf. mec. İyi gitmeyen, iyi işlemeyen: İşin aksak yönü. 4. ed. Eski Yunan ve Latin şiir ölçüsünde, sondan bir önceki hecesi kısa olacak yerde uzun olan dize.

aksak Fr. Saccadé
aksak Fr. Bot
aksak

Koyunun tırnağı arasında meydana gelen ve çakı ile kesilerek yerine tuz basılan şişkinlik, çıban.

aksak

Mercimek ufağı.

aksak Fr. Scazon

Eski Yunan ve Lâtin tartısında, sondan bir önceki hecesi kısa olacak yerde uzun olan bazı dizelere denir.

Aksak

Ankara ili, Kızılcahamam ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

---

aksak ile benzer kelimeler

ağır aksak , -ğı a. 1. müz. Klasik Türk müziğinde bir usul. 2. sf. Yavaş. 3. sf. mec. Kesintili, düzensiz. 4. zf. Yavaş ve düzensiz bir biçimde: “Gözlerini yumdu ve kendini seyreden bir rüyanın içinde buldu.” -E. Şafak.

aksak adım İng. brisé Dansçının beşinci duruşla başlayıp bir bacağını kaydırarak kırk beş derecelik bir açıyla kaldırması ve öbür ayağını, kaldırdığı havadaki ayağına çarptırması.

aksak döğüşü (seksek döğüşü) Alm. Hinkenkampf İki kişinin tek ayak üstünde, kollar göğüste kavuşuk durumda birbirlerini itme ve aldatma ile dengelerini bozarak öteki ayaklarını bastırmaya çabalamaları biçiminde yaptıkları eşli alıştırma.

aksak eşekle yüksek dağa çıkılmaz “eksik aletle sağlıklı iş yapılmaz” anlamında kullanılan bir söz.

aksak rekabet İng. imperfect competition Tam rekabet koşullarından en az birinin aksaması durumda geçerli olan rekabet.

aksak rekabet piyasası İng. imperfect competition market Tam rekabet piyasası koşullarından en az birinin sağlanamadığı piyasa.

kötürümden aksak, hiç yoktan torlak yeğdir “kusurlu da olsa bir şeyin elde bulunması, hiç bulunmamasından daha iyidir” anlamında kullanılan bir söz.

yürük aksak , -ğı a. müz. Aksak usulünün en hareketlisi.

---