(bir şeyin) kefaretini ödemek

(bir şeyin) kefaretini ödemek

cezasını çekmek: “O, kendisine düşen zulüm payının kefaretini ödedi.” -N. F. Kısakürek.


(bir şeyin) kefaretini ödemek ile benzer kelimeler

(bir işin veya bir şeyin) ucundan tutmak

1) bir şeyle meşgul olmak, katkı sağlamak, yardımcı olmak: “Ömür boyu hiçbir işin ucundan tutmamış insanlar için bile bir yaşlılık fonu düzenlenmiş.” -H. Taner. 2) mec. bir işi yeterince ilgilenmeden, önemsemeden yapmak.

(bir şeyin, bir kimsenin) etrafını almak (veya sarmak)

çevresinde toplanmak, ortaya almak, kuşatmak: “Ön arabanın karşısına geçerler, bohçacı ve yazmacı kadınların tuhaflığa vurarak etrafını alırlar.” -R. H. Karay. “Herkes etrafımı sarmış, beni hararetle tebrik ediyorlardı.” -N. F. Kısakürek.

(bir şeyin, bir kimsenin) üstüne üstüne gitmek

çekinmeden sonucu tehlikeli olabilecek bir şeyle uğraşmak, yılmamak.

(bir şeyin) üstüne bir bardak (soğuk) su içmek

alay o işten umudunu kesmek, o işin olacağına inanmamak, o işten vazgeçmek.

(bir şeyin) üzerine bir bardak (soğuk) su içmek

alay üstüne bir bardak su içmek.

(bir yerin, bir şeyin) suyu mu çıktı?

“beğenilmeyecek nesini gördün?” anlamında kullanılan bir söz.

(bir yerin veya bir şeyin) havasını teneffüs etmek

1) içinde hissetmek; 2) ortamı yaşamak: “Orada insanlığın, faziletin, sevginin havasını teneffüs edeceğiz.” -O. S. Orhon.

gözü (veya gözleri) (bir şeyde veya bir şeyin üzerinde) olmak

dikkati bir yerde toplanmak: “Masalarda oturan kadınların en ufak bir harekette gözleri kapıdaydı.” -N. Cumalı.


"(bir şeyin) kefaretini ödemek" karakter analizi

  • (bir şeyin) kefaretini ödemek, 29 karakter ile yazılır.
  • ( harfi ile başlar, k harfi ile biter.

Karakter dağılımı

  • '(', 'b', 'i', 'r', ' ', 'ş', 'e', 'y', 'i', 'n', ')', ' ', 'k', 'e', 'f', 'a', 'r', 'e', 't', 'i', 'n', 'i', ' ', 'ö', 'd', 'e', 'm', 'e', 'k', şeklindedir.
  • (bir şeyin) kefaretini ödemek kelimesinin tersten yazılışı ' kemedö initerafek )niyeş rib(' diziliminde gösterilir.