yüklü

yüklü

sf. 1. Yükü olan. 2. Yapılacak işi çok olan: O çok yüklü, bu işi başkasına verelim. 3. Çok çalışmayı gerektiren: Bu yılki ders programı çok yüklü. 4. Çok fazla, pek çok: “Yüklü servetini cömertçe harcamaması nedeniyle piyasada para sıkıntısı baş gösterdi.” -İ. O. Anar. 5. Bir duyguyu, bir olguyu içinde veya üzerinde fazlaca bulunduran: “Romanları, denemeleri hep kültürle yüklü, çok yanlı, zengindi.” -H. Taner. 6. argo Çok sarhoş. 7. argo Paralı, varlıklı. 8. hlk. Gebe.

yüklü

Gebe.

yüklü

Meyvesi bol (ağaç için).

yüklü

Gebe, hâmile.

Yüklü

Çankırı ili, Yapraklı ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

---

yüklü ile benzer kelimeler

ağır yüklü parçacıklar İng. heavy charged particles Yüksek enerjili, artı yüklü parçacıklar.

dağarcığı yüklü sf. Bilgisi çok olan, bilgili.

değer yüklü soru İng. value-laden question Açık ya da gizli değer yargıları içeren ve belli yanıtlar yönünde yanlılık yaratan soru.

duygu yüklü soru İng. emotionally-charged quest/on Bireylerin-olumlu ya da olumsuz-duyarlık gösterdikleri konuları,bu duyarlığı harekete geçirecek biçimde işleyerek yanlılık yaratan soru.

negatif yüklü Osm. menfî hamûleli (eksi) (fizik)

pozitif yüklü Osm. müsbet hamûleli (artı) (fizik)

yüklü soru İng. loaded question Belli bir duygu, bir anlam yükü taşıyan sözcük ve deyimler kullanarak belli seçeneklere kendiliğinden çekici ya da itici özellik kazandıran soru.

yüklü türler İng. charged species Toplam elektron sayısı, toplam proton sayısına eşit olmayan atom, molekül veya atom veya molekül grubu.

---