sesini çıkarmamak

sesini çıkarmamak

bir şey üzerindeki düşüncesini söylememek: Sesini çıkarmadı. Mütevekkil bir hâli vardı. -N. F. Kısakürek.

sesini çıkarmamak ile benzer kelimeler

söylemekteyken susmak.

sesini alçaltmak.

yüksek, öfkeli bir sesle söylemek: Çardaktan kocasının sesini yükselterek söylediğini duyan kadın, kahve takımlarını alıp çıktı. -N. Cumalı.

sürekli hatırlamak, unutmamak: Ben senin yengenim, amcanın karısıyım, bunu sakın aklından çıkarma! -P. Safa.

sevilen kimseyi unutmamak.

1) ses çıkarmamak: İşte bak, hücre kapısını çıt çıkarmadan araladı, yine bir şey diyecek. -A. İlhan. 2) hiç konuşmamak.

utandırmamak: Her yazdığımı tutan hocayı için yazdıklarımı daha ciddi bir öz eleştiri eleğinden geçirir olmuştum. -H. Taner.

bir şeyi hoş görerek karşı çıkmamak, itiraz etmemek: İnsanlar bizim bahçeye çağırdığımız arkadaşlarımıza bile ses çıkarmıyorlardı. -A. Kutlu.

's', 'e', 's', 'i', 'n', 'i', ' ', 'ç', 'ı', 'k', 'a', 'r', 'm', 'a', 'm', 'a', 'k', şeklindedir.
sesini çıkarmamak kelimesinin tersten yazılışı ' kamamrakıç inises' diziliminde gösterilir.

samanlı kerpiç , -ci a. İçine saman karıştırılarak dökülen kerpiç.
kaçınım erkesi İng. correlation energy Eksiciklerin bağımsız yörüngeçlerde değil, birbirlerini itiştirerek devinmelerinde
çıpır makinesi a. Elyaflı plaka imalatında kullanılmak üzere odunları yonga durumuna getiren makine.
Çeri sınıkmak bk. çeri sınmak
çamaşır teknesi İng. laundry tub İçinde çamaşır yıkanan tekne.