sermek

sermek, -er

(-i, -e) 1. Kurutmak için asmak: “Kar gibi çamaşırları serip eve döndü.” -O. Rifat. 2. Göstermek amacıyla asmak veya yaymak: Çeyiz sermek. 3. Düz bir yere yaymak: Üzüm sermek. Bulgur sermek. 4. Açarak yaymak veya döşemek: “Çerçeveli çerçevesiz bir sürü fotoğraf çıkarıp masanın üzerine serdi.” -A. Gündüz. 5. Boylu boyunca yere yatırmak, düşürmek veya hırpalamak: “Onun için bir an önce leşlerini köpek leşi gibi İstanbul'un çamurlu kaldırımlarına sermek zamanı gelmişti.” -Y. K. Karaosmanoğlu. 6. mec. Boşlamak, savsamak.

sermek

Kibrit.

sermek

Sermek, devirmek

sermek

Sermek; yaymak || sarmak || yatah sermek: yer yatağını yaymak; açmak|| guşburnunun alnına|| mendil sardım dalına || bülbül güle ah eder || ben de nazli yarıma

sermek

Seğirmek // seriyo: seğiriyor

---

sermek ile benzer kelimeler

(bir yere) abayı sermek 1) istenilmediği hâlde teklifsizce yerleşmek; 2) uzun süre yerleşip kalmak.

(birinin) leşini sermek öldürmek: “Evin içini allak bullak edip leşini gözünün önüne sereyim mi?” -S. M. Alus.

(birinin) pöstekisini sermek döverek kımıldamayacak duruma getirmek, pestilini çıkarmak.

göz (veya gözler) önüne sermek açıklamak, sergilemek, göstermek, tanıtmak: Adı duyulmamış, şiiri bilinmeyen gençleri tutar, gözler önüne sererdi.

ipe un sermek geçersiz birtakım nedenler ileri sürerek istenilen işi yapmaktan kaçınmak.

öne sermek ortaya koymak, meydana çıkarmak, göstermek: “Yendiğimiz orduların bize üstün gelişi, bu çok acı hakikati önümüze serdi.” -O. S. Orhon.

örkene un sermek İstenilen işi yapmaktan çekinmek, ipe un sermek.

postu sermek gittiği yerde uzun süre kalmak: “Sabiha Hanım'ı eğlendirmek bahanesiyle konağa postu sermiş.” -H. E. Adıvar.

---