sarılmak

sarılmak

(nsz) 1. Sarma işi yapılmak: “Ellerine sarıldım, öpüyorum, sorularımı tekrarlıyorum.” -R. H. Karay. 2. (-e) Bir şeyin üzerine bir veya birkaç kez dolanmak: “Yeldirmelerine sarılmış yanık yüzlü bir küme köy kadını hep birden trene ellerini uzatıyor, bağırıyordu.” -H. S. Tanrıöver. 3. (-e) Kollarını dolamak, kucaklamak: “Sarıldığı gibi iki yanağından içtenlikle öpmüştü müdürü.” -A. Kulin. 4. Bütün gücü ile ele almak. 5. Hemen yapmaya koyulmak, girişmek: “Hemen kaleme sarıldım, benim güzel kardeşim, sana geçen bir ayda başımdan geçenleri yazacağım.” -M. Ş. Esendal. 6. mec. Büyük bir istekle kendini vermek, benimsemek: “İkinci sınıfa geçtikten sonra derslerine daha fazla sarılmıştır.” -F. R. Atay.

sarılmak

< ET sarılmak: sarılmak; kuşatılmak; el atmak. || sarulmak || piçağına sarılmak

sarılmak

Sarmak, kuşatmak, muhasara etmek.

---

sarılmak ile benzer kelimeler

bele sarılmak İng. foul by holding Karşı takım oyuncusunun beline sarılıp durdurulması biçimindeki sapkı. bk. sapkı.

(birinin) gırtlağına sarılmak peşini bırakmamak, musallat olmak: “Şimdiye kadar bana iki paralık faydan dokundu mu ki her gün alacaklı gibi gırtlağıma sarılıyorsun!” -R. N. Güntekin.

(birinin) yakasına sarılmak istediği şeyi almak veya dövüşmek için birini bırakmamak, zorlamak.

boğazına sarılmak üstüne yürümek: “Tam boğazına sarılacaktım, yere düştü, bir daha kalkamadı.” -R. H. Karay.

dört elle sarılmak (veya yapışmak) bir işe büyük bir özen ve önem vererek girişmek: “Sen bize dört elle sarılırsan zarar etmezsin.” -R. N. Güntekin.

ele sarılmak Para yardımı yaparak kalkındırmak

eline eteğine sarılmak çok yalvarmak.

eteğine düşmek (veya sarılmak) yalvarıp yakarmak.

---