meydan vermemek

meydan vermemek

kötü bir durumun gerçekleşmesi için imkân veya zaman bırakmamak: Sonra sultanın cevabına meydan vermeden döndü. -Ö. Seyfettin.

meydan vermemek ile benzer kelimeler

bir işi başarabilmek için gerekli olan koşullar her zaman eksiksiz olarak ele geçmez anlamında kullanılan bir söz.

konuşmamak, susmak.

1) rahat bırakmamak, göz açtırmamak: İri sivrisinekler gece gündüz aman vermiyordu. -N. Cumalı. 2) acımayıp öldürmek.

Fırsat vermemek, birdenbire bastırmak: Aman zaman vermeden yakaladılar.

bir kimsenin hoşa gitmeyen bir durumunda fark etmemiş gibi davranmak: Bozuntuya vermedim, yürüdüm, yanına gittim. -Ö. Seyfettin.

Rabat bırakmamak, tedirgin etmek.

ağız dil vermemek: Çocuk, hâlâ dil ağız vermeden yatıyordu. -R. N. Güntekin.

Çok hasta olduğundan konuşamamak

Duymazlıktan gelmek, ehemmiyet vermemek

'm', 'e', 'y', 'd', 'a', 'n', ' ', 'v', 'e', 'r', 'm', 'e', 'm', 'e', 'k', şeklindedir.
meydan vermemek kelimesinin tersten yazılışı ' kememrev nadyem' diziliminde gösterilir.

yoldan çevirmek gideni durdurmak, gitmesine engel olmak.
meydana vurmak belli etmek, ortaya çıkarmak: Beşikten beri ruhlarına akıtılan düşmanlığı için tam fırsatı bulmuşlardı. -Ö. Seyfettin
duygulanıvermek (nsz) (duygulanı'vermek) Çabucak duygulanmak: Biz de bol keseden duygulanıverdik, o atmosfer içinde. -H. Taner
devreye alınmak işin içine girmesi sağlanmak: Devlet Bakanı borçların eritileceğini, dış borçlanma için bankaların ve özel sektörün devreye
deneysel kavram İng. construct Bilimsel gözlem ve karşılaştırmalar yoluyla en az iki nesnede varlığı görülen ve ancak dene