koruk

koruk, -ğu

a. bit. b. 1. Henüz olgunlaşmamış ekşi üzüm: “Hüseyin Ağa, aşağıda koruk sıkmış, buğulu bardaklarla geldi.” -Y. Z. Ortaç. 2. sf. İçi boş (kabuklu meyve).

koruk

Otunu biçmek için korunan tarla

koruk

Yemeklere ekşilik vermek için limon tuzu yerine kullanılan ekşi pekmez.

koruk

Zeytinin çiçeğini döktükten sonra kalan ufak meyvesi.

koruk

İçi boş (kabuklu meyveler için) : Bu sene fındıklar koruk çıkıyor.

koruk

Çiftçilerin tarla kenarlarına, çobanların dağ tepelerine taşları birbiri üzerine koyarak yaptıkları işaret.

koruk

Genç, taze, yeni yetişmekte olan : Bu çocuk daha koruk.

koruk

Korunak

koruk

1. Koruluk, orman. 2. Korunulan, bakımı yapılan tarla ya da ağaçlık yer. 3. bk. koru.

koruk

Koru, ağaçlık

Koruk

Bitlis ili, merkez ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

---

koruk ile benzer kelimeler

acı koruk Üzüm.

baba koruk (veya erik) yer, oğlunun dişi kamaşır “babanın yaptığı kötü işin sıkıntısını çocuğu çeker” anlamında kullanılan bir söz.

dede (veya dedesi) koruk yer, torununun dişi kamaşır “eskilerin yaptığı yanlış işlerden daha sonrakiler de zarar görür” anlamında kullanılan bir söz.

gözüne koruk vermemek Faidesi olmayan bir şeyi dahi esirgemek.

koruk lüferi a. hay. b. Ağustosta avlanan turfanda lüfer.

koruk olmak Tavuk kuluçka olmak : Bizim tavuk koruk olmuş.

koruk suyu a. Koruğun ezilmesiyle elde edilen sıvı.

koruk şerbeti a. Koruktan yapılan, bazen nane veya oğul otu katılan şerbet.

---