batık

batık

sf. 1. Batmış: “Batık gemi on kulaçta yan yatıyordu.” -Halikarnas Balıkçısı. 2. mec. İflas etmiş.

batık

1. Kirli, pis, lekeli: Elbisen çok batık. 2. Çirkin.

batık

1. Harap olmuş, yıkılmış, perişan. 2. Saf olmayan, karışık, bozuk: Bu buğday bulgur olmaz batık.

batık

Çok besili, yağlı hayvan.

batık

Dağlarda etrafı bodur ağaçlarla çevrilmiş çukurlar (avcılar arasında kullanılır).

batık

Geçerliliği yok olmuş.

batık

1. Kirli, pis. 2. İçinde taş, toprak vb. yabancı nesne bulunan tahıl.

batık Fr. submergé

(kıyı) (coğrafya)

---

batık ile benzer kelimeler

batık biçim İng. dejective folding Dar teknelerle ayrılmış geniş kemerli yapı.

batık kıyı İng. shoreline of submergence Türlü nedenlerle deniz altında kalmış kıyı türü.

batık koyak İng. submerged valley Yerkabuğu evrelerinin çok yakın bir döneminde deniz basmasına uğramış kıyılarda, koyakların deniz altında kalmış kesimleri.

batık maliyet İng. sunk cost İşlemin yapıldığı anda gerçekleşen ve vazgeçilmesi durumunda geri alınması olanaklı olmayan maliyet.

batık maliyet etkisi İng. sunk cost effect Bedeli ödenmiş mal veya hizmetin kullanım oranının artması, diğer bir deyişle iktisadi karar birimlerinin kararlarında batık maliyetleri göz önünde bulundurması.

dımısı batık Ilık su.

batık olmak Kirlenmek, pislenmek.

---