bas

bas Fr. basse

a. müz. 1. En kalın erkek sesi. 2. Sesi böyle olan sanatçı. 3. En kalın sesli orkestra çalgısı.

bas İng. flush valve

Bir kol ya da düğmeye basılarak çalışan ve basınçlı suyla helâtaşının yıkanmasını sağlayan aygıt.

bas İng. bass

1. En pes uzamlı erkek sesi. 2. Bu ses uzamında şarkı söyleyen sanatçı.

bas İng. bass

Frekansı genellikle 200 Hzden düşük kabul edilen ses.

bas

En kalın ve tok tonlu erkek sesi.

bâs

Bahis, iddialı sözleşme.

bas ile benzer kelimeler

zf.

argo çekil, yürü, git, defol! anlamında kullanılan bir söz.

İng. acoustic bass guitar

Akustik gitarlarla aynı özellikleri taşıyan ancak onlardan biraz daha büyük kasaya sahip bas gitar türü.

Fr. basse-baryton

a. müz. Basın çıkamadığı ince tonlara çıkabilen, buna rağmen basın indiği kalın ve tok tonlara inemeyen sesi olan sanatçı.

Bas'ın çıkamadığı ince tonlara çıkabilen, ama bas'in inebildiği kalın ...

Ustura.

Çekil, yürü, git: Haydi .

ince sesli çalgılara tek perdeden eşlik etmek.

İng. upper bass

Frekansı genellikle 80Hz ve 200Hz arası olarak kabul edilen, yüksek-bas frekanslı ses

sarınabilmek (-e) Sarınma imkânı veya olasılığı bulunmak.
Kösebucağı Ordu ili, Fatsa ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Kösebayır Elâzığ ili, Sivrice ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
kağnı arabası a. Kağnı: Şimdi önümüzde bir nın yılankavi çizgileri uzanıyor. -Y. K. Karaosmanoğlu.
helle basmağ Yuha çekmek.