yargı

yargı

a. 1. Kavrama, karşılaştırma, değerlendirme vb. yollara başvurularak kişi, durum veya nesnelerin eleştirici bir biçimde değerlendirilmesi, hüküm: “İlk yargısını ezbere mi verdiğini hâlâ bilmiyorum.” -A. Ağaoğlu. 2. huk. Yasalara göre mahkemece bir olay veya olgunun doğuşuna etken olan sebeplerin de göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi sonucu verilen karar, kaza: “Yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.” -Anayasa.


yargı Fr. İnciseur
yargı Fr. Jugemet
yargı Fr. Opération
yargı

Dava, didişme.


yargı

Nodul vb. yapmak için ayrılan düzgün odun.


yargı

1. Patates, fasulye vb. dikmek için sabanla açılan yarık. 2. Kanal açma.


yargı İng. judgement

Yüklemle bildirilen karar veya düşünce: Geleceksin, gideceğiz, yapsın vb.


yargı İng. judgement

Bir şeyin ya da iki şey arasındaki bağıntının gerçekliğini evetleyen ya da değilleyen düşünsel edim; dille anlatımı -> önermedir. Temel formülü: S P dir. Yargının yapısı: Yargıda (önermede) a. kendisi için bir şey söylenen = konu (subjectum), b. bu konu üzerine söylenen = yüklem (praedikatum), bu konu ile yüklemi birbirine bağlayan = koşaç (copula) vardır. Yargı biçimleri (Aristoteles'ten gelen gelenekle, Ortaçağda ve sonra yeniden Kant'ta) dört öbekte toplanır: a. Niceliğine göre: Tümel, tikel, tekil yargılar, b. Niteliğine göre: Evetleyici ya da olumlu yargılar, değilleyici ya da olumsuz yargılar, sınırlayıcı yargılar, c. Bağıntılarına göre: Koşulsuz (kategorik), koşullu (hipotetik), ayrıklı (disjunktif) yargılar; d. Kipliğine göre: Belkili (problematik) yargılar, gerçeklik yargıları ya da yalın yargılar (assertorik), zorunlu (apodiktik) yargılar. Kant yargıları bir de çözümleyici ve bireşimsel olarak ayırmıştır.a. Çözümleyici (analitik) ya da açıklayıcı yargılar: yüklemi konuda zaten verilmiş olan yargılar, (ör. "Bütün cisimler yer kaplar.") b. Bireşimli (sentetik) ya da genişletici yargılar: konuya konuda düşünülmemiş olan başka bir yüklem veren, konunun dışına çıkıp onu başka kavramlarla birleştiren, aralarında bağ kuran yargılar. (Ör. "Cisimler ağırdır.")


yargı

Yüklemin bir duyguyu, bir düşünceyi, bir isteği veya bir durumu, bir oluş ve kılışı karar olarak bildirmesi: gelecek, okuyacağız, alsın, çalış, durakladı, kavradın, yorulacaksın, sakıncasızdır vb.


yargı

1) hüküm. 2) kazâ.


yargı İng. judgement

Geleneksel mantıkta: önermenin dile getirdiği düşünce ya da başka bir deyişle sav. Krş.. koşulsuz yargı.


yargı İng. judgment

Kişi, durum ya da nesnelerin eleştirici bir tutumla değerlendirilmesi. (Bununla ilişkili olarak kavrama, karşılaştırma ve değerlendirme gibi süreçlere baş vurulur.)


yargı İng. judgment

1. Doğru ya da yanlış olabilen bir önesürüm. 2. İnsanın kesin bilgi edinme olanağı bulunmayan bir durumda davranışını üzerine dayandırdığı bir kanı. 3. Yargılama yetkesi; yargılama işlemi sonunda yargıcın verdiği karar.


yargı İng. judgement

Öznenin konu ya da nesneler üzerinde yüklemci bir işlemde bulunarak vardığı bilgi.


yargı (I) İng. administration of justice, jurisdiction

Devletin türe düzenini korumaya ilişkin bağımsız bir yargıç kuruluşunca yaptığı görev ile türe uyuşmazlıklarının yargılıklarda çözümlenmesi eylemi.


yargı (II) İng. Judgement, decision, order, rule, decree, advice "Judicial Committee of the Privy Council", Speech "House of Lords", Sentence "Criminal Courts"

Yargıcın gördüğü bütün davaları, olaya ilişkin yasalara göre çözümlemek için söylediği en son söz.


Yargı Köken: T.

Cinsiyet: Erkek 1. Hüküm, muhakeme. 2. Adalet.


yargı ile benzer kelimeler

aktöresel yargı

İng. moral judgment

Bireylerin, örgütlerin, halkların eylem ve davranışlarının aktöre açısından değerlerini dile getiren yargı.

ayrık yargı

Alm. disjunktives Urteil

Öznesine birbirini dışta bırakan türlü yüklemlerin verildiği ya da birbirini dışta bırakan öznelere aynı yüklemin verildiği yargı. bk. ayrıklık

basmakalıp yargı

İng. stereotype

Bireyler, toplumsal kümeler ya da toplumsal kurumlar üzerine genellikle sözlü olarak verilen duygusal yüklü yalınkat, ortaklaşa yargı.

belgeler üzerine yargı

Osm. evrak üzerine hüküm

Her iki yanın yazılı savlarına, savunmalarına ve dayandıkları belgelere göre, kendileri dinlenmeksizin verilen vargı ve yargı.

belkili yargı

İng. problematic (proposition)

Mantıksal olanağı bildiren yargı. (Formülü : S P olabilir.) Kant'ta yargının üç -> kipliğinden biri. ->Yalın (assertorik) ve -> zorunlu (apodiktik) yargıların karşısında yer alır.

bireşimsel yargı

İng. synthetic judgement

(Kant'ta) Yüklem kavramının konu kavramının dışında bulunduğu yargı. // Buna genişletici yargı da denir, çünkü , konu kavramına, bu kavramda hiç düşünülmemiş olan ve bu kavramın çözümlenmesiyle çıkarılamayacak olan bir yüklem katar....

bitiştirici (yargı)

İng. conjunctive

Bir öznesi ve bir çok yüklemi olan yargı. Evetleyici biçimi: S P1 dir ve P2 dir ve P3 dür. Değilleyici biçimi S ne P1 dir ne P2 dir ne de P3 dür.

çekişmeli yargı

ihtilâflı kazâ.


"yargı" karakter analizi

  • yargı, 5 karakter ile yazılır.
  • y harfi ile başlar, ı harfi ile biter.

Karakter dağılımı

  • 'y', 'a', 'r', 'g', 'ı', şeklindedir.
  • yargı kelimesinin tersten yazılışı ' ıgray' diziliminde gösterilir.

(a,g,r,y,ı) harflerinden ile oluşan bazı kelimeler

yargılık
İng. court

Ulus adına yargı görevi yapılan ve bağımsız yargıçların yasaları uygulayarak yargı verdikleri y

yalancı zargana
Lat. Sudis hyalina

Boyları 100 cm olabilen, vücudu gümüşi pembe renkte olan, alt çenesi uç kısmından yuk

uygulayımcıerki
İng. technocracy

1. Ekonomik yaşamın ve devlet yönetiminin siyasacıların değil, uygulayımcıların ve iş ada

karayatılıg

Tifo.

ilk yargılık
İng. lower court, court of first instance, court below

Davaları birinci kertede görüp çözümleyen yargılık.

yargı - Scrabble puan değerleri

HarfPuan
y3
a1
r1
g5
ı2
Toplam puan değeri12