uyandırmak

uyandırmak

(-i) 1. Uyanmasına yol açmak: “Sanki yüzyıllık bir uykudan uyanan bekçi, yerinden doğrulup çevresine bakınca kendisini uyandıran kişiyi göremedi.” -İ. O. Anar. 2. Çıra, lamba, soba vb. ışık veren şeyleri yakmak, tutuşturmak: “Köşede kuru odun var, uyandır ocağı.” -A. Gündüz. 3. Üstü küllenmiş ateşi yeniden canlandırmak. 4. Herhangi bir sebeple dernekteki üyeliğin dondurulmasından vazgeçerek çalışmalara katılmasına izin vermek. 5. mec. Aklını başına toplamasını sağlamak, gözünü açmak.

uyandırmak

Aklını başına getirmek, uyarmak.

uyandırmak

Sönmüş ateşi canlandırmak

uyandırmak İng. evoke
uyandırmak

1. Yakmak, ışığı parlatmak. 2. Uyarmak, irşat, ikaz etmek.

---

uyandırmak ile benzer kelimeler

akis uyandırmak bir konu üzerinde düşünülmesine, tartışılmasına yol açmak, ilgi veya tepki yaratmak.

alaka (veya alakasını) çekmek (veya toplamak veya uyandırmak) ilgi çekmek: “Bu sahneyi mangalın başında Havva Hanım bize kaç defa tekrar etti, hatırlayamam. Ama her defasında bizde büyük bir alaka uyandırıyordu.” -H. E. Adıvar. “Yahu, biz bu hanımın sadece elini öpebilmek için ne yapacağımızı bilemez ve alakasını çekemezdik.” ...

ateşi uyandırmak sönmek üzere olan ateşi canlandırmak.

(birinin) yâdını uyandırmak onu hatırlatmak: “Ona ait her hatıra muazzez ve yâdını uyandıracak her vesile kıymetlidir.” -İ. A. Gövsa.

çırak uyandırmak bk. çırak uyarmak

çırak uyarmak, (çırağ uyarmak, çırak uyandırmak) Kandil yakmak

... duygusu uyandırmak bir duygu oluşturmak: “Bu çeşit mülahazalar bizde ancak bir isyan duygusu uyandırabilirdi.” -Y. K. Karaosmanoğlu.

gaflet uykusundan uyandırmak bilgisizlikten, idraksizlikten kurtarmak: “Sanki Orhan Veli'nin okuyucuyu için yazdığı mısra rakı şişesinin içindeymiş gibi.” -S. F. Abasıyanık.

---