tutulmak

tutulmak

(nsz) 1. Tutma işi yapılmak veya tutma işine konu olmak: “Bir yazıhane kiralanmış, aylıkla bir otomobil tutulmuştu.” -E. E. Talu. 2. Ay ve Güneş, tutulma olayına uğramak. 3. Ünlü olmak, meşhur olmak. 4. Tutuk duruma gelmek. 5. Kapatılmak, sarılmak: “Kaçmayı düşündüklerinde sokağın iki çıkışının da tutulduğunu gördüler.” -İ. O. Anar. 6. Bir organ veya bir şey hareket edemez olmak: “Barba Manol kafayı iyice dumanladıktan sonra, iki bacağının nasıl tutulduğunu anlattı.” -Halikarnas Balıkçısı. 7. (-e) Birine tutkun olmak, sevmek. 8. (-e) Yakalanmak: “Hastalığa tutulduğu sıralarda bir sabun fabrikasında çalışıyordu.” -N. Cumalı. 9. sp. Takım oyunlarında karşı takımdaki bir oyuncu yakından izlenmek, tutulmak, markaja alınmak.

tutulmak

1.Âşık olmak. 2.Felç olmak.

tutulmak İng. dry-up

Oyuncunun söyleyeceklerini unutması.

tutulmak

bk. dutulmak.

---

tutulmak ile benzer kelimeler

ağzı dili tutulmak 1) konuşamamak; 2) beklenmedik bir durum karşısında heyecanlanmak, hayranlık duymak: “Kızları gördün, ağzın dilin tutuldu gayri.” -N. Cumalı.

böğeleğe tutulmak Sığır böğelek tarafından rahatsız edilmek, ısırılmak.

buhrana tutulmak buhran geçirmek.

burusu tutmak (veya tutulmak) sancılanmak: “Ben evin içinde zaten burusu tutulanlardan bahsedildiğine pek çok defalar müsadif olmuştum.” -H. Z. Uşaklıgil.

büyüsüne kapılmak (veya tutulmak) bir şeyin, bir kimsenin çekiciliğinden kurtulamamak: “Durup durup başıma gelenlerin büyüsüne kapılıyordum.” -O. Pamuk.

cezbeye tutulmak (veya kapılmak) bir duygu veya bir inanışın etkisiyle aşırı ölçüde coşup kendinden geçmek: “Cezbeye tutulmuş gibi haykırdım, Türkçe haykırdım.” -A. Gündüz.

çalaca tutulmak Az kullanılmak

dili tutulmak sevinç, korku, şaşkınlık vb. sebeplerle birdenbire söz söyleyemez olmak: “Elmas'ın dili tutulmuştu. Çıt çıkarmadan bakıyordu sadece.” -A. Kulin.

---