tane

tane Far. d¥ne

a. (ta:ne) 1. Herhangi bir sayıda olan şey, adet. 2. Bazı bitkilerin tohumu: “İşçiler buğdayı savurmakta ve taneyi samandan ayırmaktadır.” -N. F. Kısakürek. 3. bit. b. Çekirdekli küçük meyve: Üzüm tanesi. Nar tanesi.

tane

Tane (bk. tene)

tane

Adet

tane İng. granule

Yığın özellikleri akışkanlarınkine benzeyen küçük katı parçacıklar.

tane İng. granule

Küçük katı parçaları.

tane İng. grain

Katılaşma sırasında, belirli bir konum içinde dizilen atomların oluşturduğu içyapı bölgesi.

tane, tohum Osm. bezir

(botanik)

tane Osm. 1- granül, 2- gren

1. kimya: Asıltı içinde dağılmış parçacıklara verilen ad. 2. metalbilim: Katılaşma sırasında, belirli bir konum içinde dizilen öğeciklerin oluşturduğu içyapı.

---

tane ile benzer kelimeler

tane tane zf. Teker teker: “Ağır ağır ve konuşuyorlar.” -N. F. Kısakürek.

tane tane söylemek (veya konuşmak) acele etmeden, seslerin hakkını vererek herkesin anlayabileceği gibi konuşmak: “Genç kadın ağır adımlarla eski yerine oturdu, tane tane söylemeye başladı.” -A. Gündüz.

A. S. T. M. tane büyüklüğü İng. A. S. T. M. grain size Amerikan Deneme ve Gereçler Derneğince (A. S. T. M.) gerçekleştirilmiş, tane büyüklüğü dizininde yer alan tane büyüklüklerinin her biri.

alaca tane Bulgurla mercimekten yapılan pilâva benzer bir çeşit yemek.

bir tane sf. 1. Bir adet. 2. Biricik, eşsiz, yegâne.

buğdaysı tane a. bit. b. Buğdaysı meyve.

çıplak tane İng. uncovered grain Kabuk veya kavuzu ayrılıp uzaklaştırılmış olan tahıl tanesi.

çiftçinin karnını yarmışlar, kırk tane “gelecek yıl” çıkmış “çiftçinin ürünü her yıl bir afete uğrar, o da hep gelecek yıla umut bağlar” anlamında kullanılan bir söz.

---