tam

tam Ar. t¥mm

sf. 1. Eksiksiz, kesintisiz: “Tam iki saat yalandan tamirle uğraştım.” -A. Gündüz. 2. Bütün, tüm. 3. En elverişli, en uygun. 4. zf. Tıpkı: Tam istediğim gibi davrandın. 5. zf. O sırada, o anda: Tam mağazaya girecekken arkadaşım çağırdı. 6. mec. Gerçek, kusursuz: “Reşit Galip tam bir idealist gibi öldü.” -O. S. Orhon. 7. mec. Ehliyetli, yetkin. 8. argo Amerikan doları.

tam

1.Ahır. 2.Yapıların üst bölümü, dam. 3.Toprak tabanlı, tek katlı ev, köy evi: Bu köyün tamları seyrektir. 4.Büyük, boş, ışıksız oda. 5.Baca.

tam

Kalaylanmış dövme bakır.

tam

1. Hayvanların barındıkları ve yemlerinin konulduğu yer: Koyun tamda doğurmuş. 2. Toprak dam.

tam

1. Ağır. 2. Yük.

< Ar. tâmm) tam

< Ar. tamâm) tamam

tam

Oda, küçük yapı

tam

Ahır

tam

Aynıyla, ne ileri ne geri, tam// tam tekmil: eksiksiz olarak

< ET tam) Dam, kümes

tam İng. full
tam

bk. tamamlanmış

tam

bk. dam.

---

tam ile benzer kelimeler

aklı tam ayar sf. Akıllı: “Zaten bu ailede kimse yoktur.” -H. R. Gürpınar.

bulgu belgesini tam işletme İng. effective expiating of patent Bulgu belgesini her bakımdan tam olarak kullanma, ondan eksiksiz yararlanma.

çift tam sayılar Osm. çift aded-i tâm (matematik)

dam yuvalağı, (tam yuvalağı) Toprağı sıkıştırıp pekiştirmekte kullanılan taş silindir

devingen olarak tam model İng. dynamically complete model

en büyük ortak tam bölen Osm. kasım-ı müşterek-i azam (matematik)

geniş tam olmayan matite Alm. weitgehende, aber noch unvollstaendige Daempfung İşkembe ve bağırsaklar gibi organların bulunduğu alt karın sahasından alınan, yalnızca kas sesinden hafif rezonansa kadar olan sesler.

gerçel sayının tam kısmı İng. entire part of a real number ( )

---