sürme

sürme

(I) a. 1. Sürmek işi. 2. Kapı kanadını içeriden kapama, dolap kapağını yerinde tutma vb. işlere yarayan ve yuvası içinde ileri geri sürülebilen sistem, sürgü: “Kapıyı kapadı. Üstünde anahtar ve sürme yoktu.” -P. Safa. 3. Masa ve dolapta küçük çekmece. 4. sf. Sürülerek kullanılan: Sürme kapak. Sürme kapı.

II) a. Kirpik diplerine sürülen siyah boya, sürme, is: “Genç güzel aşçı kadının kirpiklerinde sürme, parmaklarında kına yoktu.” -A. Gündüz.

III) a. Sürme mantarıgillerin yol açtığı ve tanelerin içini kurum karası bir tozla dolduran ekin hastalığı, rastık.

sürme Fr. İnunction
sürme Fr. Badigennage
sürme

Yün dokumalarda kimi motiflerin altına çizgi biçiminde çekilen süs.

sürme İng. smut

Sürmemantarıgillerden ileri gelen ve tanelerin içini kurum karası bir tozla dolduran ekin hastalığı; kör, rastık, is, kurum, karamuk, karadoğu.

sürme

Çapraza alınan güreşçiyi çelme takılacak duruma getirip düşürebilmek için gerisingeri götürme.

sürme Fr. charbon

(hastalık) (tarım)

sürme, kör Lat. Ustilago

(botanik)

sürme

bk. sürgü (I) -1

sürme

Cilâlı, kayağan.

---

sürme ile benzer kelimeler

sürme dürtmek, (sürme dürtünmek) Gözlerine sürme çekmek.

alçak top sürme İng. drag dribble Topu, yerden az bir yükseklikte zıplatarak götürme.

arddan sürme Tümünü, hepsini: Oğrular goyunu götürür.

derin sürme Osm. derin hafriyat

genel satağa sürme İng. throw on the market Bir malı elden çıkarmak için .

iç sürme a. İshal.

ileri sürme İng. to mention, to expose Sanığın savunmasını yaparken, üstüne atılan suça karşı yaptığı açıklama ve bildiriler. İng. assertion (Lat. assertio < asserere = sağlamlaştırmak, güven vermek) : Bir önermenin doğ...

kanıt ileri sürme Osm. delil dermeyanı Kimi nedenler dolayısıyle önceden gösterilemeyen kanıtların yargılamanın yenilenmesi için yeniden ileri sürülmesi.

---