solak

solak, -ğı

a. 1. Genellikle sol elini kullanan kimse. 2. tar. Yeniçeri Ocağının, padişahın gözeticiliğini yapan asker sınıfı.

solak

Aşık kemiği.

solak

Meyve düşürmek için ağaca atılan sopa.

solak

Araba teknesini tekerlek bölümüne tutturan kalın, demir çivi.

solak

Hep bir yana koşulan hayvan

solak

Ağıl.

solak

İnatçı, ters (kişi ya da hayvan)

solak

1.Beceriksiz. 2.Dengesiz.

solak

Kullanışlı olmayan, ters gelen: Senin bu dükkânın yeri biraz solak.

solak İng. left-handed
solak

Çiftçilikte kırım makinesinin bıçağını döndüren düzen. (Yenikent *Aksaray -Niğde)

solak

Eski Osmanlı devrinde padişahın özlük muhafızı olan yeniçeri.

Solak

Sivas ili, Suşehri ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

solak ile benzer kelimeler

Solak eksiklerinin yerlerini doldurmak üzere dışardan alınıp solak kılığına sokulan kimse.

Fr. Ambidextre

Zararını bile bile, bir işte, bir düşüncede inatlaşmak.

Fr. Droitier

Yeniçeri ocağının, padişahın gözetçiliği görevini yapan 60, 61, 62 ve 63. ortaları.

İng. lefthanded polarized

Yayılma doğrultusu ile açısal devinirliği karşıt yönlü olan çembersel ucaylı (ışık).

oluk sayısı İng. channel indication (number) TV. Her kuşaktaki olukları ayrı ayrı belirten, oluk seçiciye yazı
toplumsallaşmak (nsz) Birey kişilik kazanarak belli bir toplumsal çevreye hazırlanmak, toplumla bütünleşmek, sosyalleşmek.
toplumsal emek bk. gerekli emek zamanı
toplam keseği İng. margin Bir çizelgede toplam değerleri gösteren sıra ya da dikeç.
toleranslılık , -ğı a. Hoşgörülülük.