savmak

savmak, -ar

(-i, -den) 1. İstenmeyen birini yanından uzaklaştırmak. 2. (-i) Sıkıcı bir durumu geçirmek, atlatmak, savuşturmak, defetmek: “Kendini unutturmak ve bu ziyareti kazasız, belasız savmaktan başka bir düşüncesi bulunmayan bizim kaymakam...” -R. N. Güntekin. 3. Geçirmek. 4. (nsz) esk. Vakti geçmek: Vazodaki çiçekler savmış, yenilemeli. 5. (nsz, -e) İşleyip geçmek, etki etmek: Soğuk içime savdı.

savmak

Meyveler bitmek, tükenmek.

savmak

Salmak, göndermek : Suyu tarlaya savdım.

savmak

Değirmeni durdurmak.

savmak

Sağmak.

savmak

1. Meyvenin zamanı geçmek: Dutlar çokdan savdı. 2. Sona ermek, bitmek: Bazar savdı.

savmak

Akar suyun yönünü değiştirmek.

savmak

1. Yara kapanmak. 2. Ağrı dinmek.

savmak

Göndermek, uğurlamak, krş. savuşturmak

savmak

Meyvenin zamanı geçmek

savmak

1. Geçiştirmek, defetmek, bastırmak, atlatmak, uzaklaştırmak, gidermek, bertaraf etmek. 2. (Durgun suya) yol vermek.

---

savmak ile benzer kelimeler

başından savmak bir istekte bulunanı sözde bir sebeple uzaklaştırmak: “Yoksa başımdan savmak için akla karayı mı seçeceğim?” -R. H. Karay.

boğayı savmak Boğaya gelmek, inekler (çiftleşmek için boğa istemek.) 1. bk. boğasamak. 2. İnek gebe olmak.

gözden savmak Ehemmiyet vermemek, nazara almamak.

koç savmak Erkek koyunu dişi koyunla çiftleşmesinden sonra ayırmak.

satıp savmak gereken parayı sağlamak için elindeki malı ucuza satıp tüketmek, yok pahasına elden çıkarmak.

savak savmak Balık tutmak amacıyla dereyi başka yana akıtmak.

savaşı savmak Mücadeleyi bertaraf etmek, harbi bırakmak.

savu savmak Ölünün arkasından ağıt söylemek.

---