sağlama

sağlama

a. 1. Sağlamak işi: “Olmadık şaklabanlıklar yaparak onun çığlık çığlık gülmesini sağlamaya çalışmıştım.” -R. Mağden. 2. mat. Bir problemin çözümü veya bir hesabın doğruluğunu denetlemek için yapılan kontrol işlemi, mizan.

sağlama İng. checking
sağlama

tekeffül.

sağlama İng. acquisition, accessioning

Dermede yer alması uygun görülen her türlü gereci, satın alma, bağış ya da değişim gibi yollarla kitaplığa kazandırma.

sağlama Osm. mizân

(matematik)

sağlama İng. verification

Bir alan araştırmasında gözlemlerin gerçekten yerinde ve gözlenecek birimler üzerinde yapılıp yapılmadığını sınama.

---

sağlama ile benzer kelimeler

arkasını sağlama almak bir işe başlarken çok güçlü bir destek bulmuş olmak.

(bir şeyi) sağlama bağlamak sağlam kazığa bağlamak.

delgi/ sağlama makinesi İng. punch/ verifier Bir anahtarın durumuna göre, hem kart delgi hem de veri sağlama makinesi işlevlerini gören veri hazırlama donanımı.

işi sağlama almak işin gerçekleşmesi ve bozulmaması için gerekli önlemleri almak: “Oyuna gelenlerin işi sağlama almaları dudaklarımdaki gülüşü kurutuverdi.” -N. Hikmet.

sağlama almak güvenilir bir durumda olmasını sağlamak: “Oyuna gelenlerin işi sağlama almaları dudaklarımdaki gülüşü kurutuverdi.” -N. Hikmet.

sağlama bölümü İng. accession (acquisition) department Kitaplığa gereç sağlayıp, dermenin gelişmesinden sorumlu olan bölüm.

sağlama damgası İng. accession stamp Sağlamayla ilgili bilgilerin yazılabilmesi olanağını veren ve genellikle içkapağın arka yüzüne basılan lastik damga.

sağlama defteri Osm. Mizan defteri Devletin gelir ve giderlerini toplu bir halde gösteren defter.

---