parça

parça Far. p¥rçe

a. 1. Bir bütünden ayrılan, ayrı sayılan veya artakalan şey: Yolun bu parçası bozuk. 2. Bir bütünden kopma, kırılma, yırtılma vb. yoluyla ayrılmış bölüm, lime: “Alınacakları bir gece önceden küçük bir karton parçasına yazmıştır.” -H. Taner. 3. Birkaçı bir araya geldiğinde bir bütünü oluşturan şeylerin her biri, modül: On parçadan yapılmış bir oda takımı. 4. Tane: Üç parça elbiselik kumaş. 5. Pasaj: “Hayatımın en acı ve tatlı saatleri bunun başında geçti, eserimin en güzel parçalarını onun kenarında yazdım.” -R. N. Güntekin. 6. Müzik eseri. 7. Nesne: “Bu defaki gidişimizde, eşyamızın arasında taç gibi değerli bir parça da vardı.” -A. Kutlu. 8. mec. Küçümseme ve değersiz sayma bildiren bir söz: “Bir çoban parçasısın, olmasa bile koyun / Daima eğeceksin başkalarına boyun” -K. Kamu. 9. argo Güzel, alımlı kız veya kadın.


parça Fr. Morceau
parça Fr. Segment
parça Fr. Fragment
parça

Para.

< Far. par+çe) parça


parça

Parça// parça pillik: paramparça


parça

bk. öge


parça İng. fragment

1. Yazılı bir yapıttan alınmış bir bölüm. 2. Bir kısmı yitirilerek yalnızca bir bölümü kalmış olan yapıt.


parça İng. fragment

(Resim, Heykel, Mimarlık) 1. Eski bir yapıtın bize kalan parçası. 2. Kırılmış bir heykelin her parçası.


parça İng. segment

1. Bir eğri ile bir kirişinin sınırladıkları alan. 2. iki koşut düzlem arasında kalan yuvar parçası. 3. E bir gerçek doğrusal uzay ve a, (…)iki durgan nokta olduğunda, R den E ye (…)işlevi altında, [0,1] aralığının görüntüsü.


parça İng. piece

Biçimlendirilmiş, işlenmiş ya da hiç işlem görmemiş her türlü metal nesne.


parça Osm. kıta'

(matematik)


parça İng. fragment

1. Yazılı bir yapıttan alınan bir bölüm. 2. Tümü değil de bir bölümü bize kalabilmiş yapıt. Örn. Büchner'in "Woyzek".


parça İng. fragment

Bir yapıtın, iyesine özgü özellikleri taşıyan bölümü.


parça Fr. passage

Bir yazının ya da yapıtın içinden alınan herhangi bir birim.


parça

Ayakkabı altına çakılan gön. (*Yalvaç -Isparta)


parça ile benzer kelimeler

içini parçalamak (veya parça parça etmek)

çok üzülmek, aşırı derecede sıkılıp harap olmak: “İçini parça parça etmekle beraber Azize'nin feryadı ona tabii gelmeye başlamıştı.” -H. E. Adıvar.

parça parça

zf. 1. Parçalanmış bir durumda, lime lime: “Hepsinin tıraşları uzamış, esvapları idi.” -Ö. Seyfettin. 2. Azar azar, bölüm bölüm: “Denize dökülmüş kayaların kenarından bir çakıl yol, geniş meydanlığa varırdı.” -S. F. Abasıyanık.

parça parça etmek

parçalara ayırmak: “Lado üçünde kadınlardan dayak yedi. Şeytanının zinciri koptu. İki yeleği parça parça edildi.” -L. Tekin.

yüreği parça parça olmak

pek çok acımak.

antijen bağlayan parça

İng. antigen-binding fragment, fab

Bir antikor molekülünde antijenle bağlanan kısım, fab.

artı parça

İng. positive part

E doğrusal örgüsünün bir (…)öğesi için, x v O öğesi. Simgesi : x+

bir parça

sf. 1. Biraz, azıcık, çok az: “Fakat bu tavrını arsızca buluyordu.” -T. Buğra. 2. zf. Kısa bir süre: “Âlemi aydınlatan güneş yaklaşmayagörsün, her şey yanar gider.” -A. Kabaklı.

burnundan düşen bin parça olmak

çok asık suratlı olmak.


"parça" karakter analizi

  • parça, 5 karakter ile yazılır.
  • p harfi ile başlar, a harfi ile biter.

Karakter dağılımı

  • 'p', 'a', 'r', 'ç', 'a', şeklindedir.
  • parça kelimesinin tersten yazılışı ' açrap' diziliminde gösterilir.

(a,p,r,ç) harflerinden ile oluşan bazı kelimeler

yaprak çay

a. Çayın yaprak kısmı.

yamaç paraşütü

a. sp. 1. Rüzgârın yardımıyla yüksek tepe veya yar başlarından boşluğa uçurulmak üzere yapılan paraşüt, parapent. 2. B

tille çorap

İpek ya da müslim çorap.

sıçan piresi
İng. rat flea

Sıçanla insandan başka, birçok kemiricilerin de kanını emerek yaşayabilen, veba bulaştırıcı

saptırma açısı
İng. deflection angle

TV. Elektron demetinin açıyla ölçülebilen sapma derecesi.

parça - Scrabble puan değerleri

HarfPuan
p5
a1
r1
ç4
a1
Toplam puan değeri12