oymak

oymak, -ğı

(I) a. 1. Aşiret: “Dayısı, amcası dâhil, obadan, oymaktan kimse dünür gitmeye gönüllü değildir.” -T. Buğra. 2. İzcilikte küçük birlik: Oymak beyi.

oymak, -ğı

(II) a. gök b. Hemen hemen benzer veya aynı tür yıldızlardan oluşmuş, Samanyolu'nun seyrek yapılı genç kümelerinden her biri.

oymak, -ar

(III) (-i) 1. Keskin, sivri uçlu bir cisimle bir şeyi yontarak veya delerek çukur oluşturmak: “Bir ağaç kütüğünü keser, oyar, nakışlayıp bezerdi.” -S. Ayverdi. 2. Kumaş vb.ni girintili bir biçimde kesmek: Gömleğin yakasını ve koltuğunu biraz oydu. 3. argo Bıçaklayarak yaralamak. 4. argo Kazıklamak.

oymak Fr. Tribu
oymak

Duvarda eşya koymaya yarayan kapaksız dolap, raf.

oymak

Söze karşılık vermek, yanıtlamak.

oymak

1. Semt, mahalle, bölge. 2. Yön.

oymak

Yüksük.

oymak

Arazinin alçak, çukur yeri.

oymak

Hısım, akraba.

oymak İng. etch

Ekşitle metal üzerinde iz bırakmak.

oymak İng. association

Hemen hemen aynı tür yıldızlardan oluşmuş, Samanyolunun seyrek yapılı genç kümelerinden her biri.

oymak İng. tribe

Belli bir yerde oturan; dil, ağız ve kültür yönünden büyük bir türdeşlik gösteren; birden çok boy ve köyden oluşan; ata ruhu ya da Tanrıya inanan; genellikle bir yönetici ya da kurulca yönetilen; yapısında bulunan köy ve aileler arasında toplumsal, ekonomik, dinsel, kan ya da evlilik bağları bulunan siyasal nitelikteki topluluk, bk. boy, dil, ağız, kültür, köy. krş. topluluk.

oymak Osm. kabîle

(botanik)

oymak İng. Phratry

Boy ya da uruk denen topluluğun bölümlerine verilen ad.

oymak İng. clan

Ataerkil ya da anaerkil yapılı ve genellikle dıştan evlenmeli yakınlık kümesi.

Oymak Köken: T.

Cinsiyet: Erkek 1. Birçok boydan oluşan, göçebe veya yerleşik topluluk, aşiret. 2. İzcilikte küçük birlik. 3. Semt, mahalle. 4. Arazinin alçak, çukur yeri. 5. Hısım, akraba.

Oymak

Amasya ili, Sarıbuğday bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

Oymak

Şırnak ili, İdil ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

---

oymak ile benzer kelimeler

birbirinin gözünü oymak aralarında aşırı geçimsizlik olmak.

gözünü (veya gözlerini) oymak çok kötülük etmek: “Pembe Teyzenin niyeti bozuk fakat babama göz atarsa gözünü oyacağımı dobra dobra söyledim.” -H. E. Adıvar.

yıldızsal oymak Fr. Actinie

---