mümkün mertebe

mümkün mertebe

zf. Olabildiğince, yapabildiği kadar: İçinin sıkıntısını ondan mümkün mertebe gizlemeye çalışarak, dereden tepeden konuşarak oyalandı. -P. Safa.

mümkün mertebe ile benzer kelimeler

Ar.

a. 1. Aşama, derece, rütbe: Bu sanatkârı bir yarım ilah sine yükselten ne kuvvet ne de hususiyettir. -A. Ş. Hisar. 2. Evre, safha.

Ar. mumkin

sf. 1. Olabilir. 2. Muhtemel, olası: Batıya, bu zelil tavırla kabul ettirilmesi hiçbir şey olamazdı. -N. F. Kısakürek.

(< Ar. mümkin)

olabilmek: Alınan tedbirlere rağmen Türkiye'nin nüfus artışını, beklenilen bir şekilde durdurmak pek mümkün görünmüyor. -M. Kaplan.

imkân bulunmak: Bu iki ışık, varılması mümkün olmayan bir uzaklıkta duruyordu. -H. S. Tanrıöver.

olacak şey değil, imkânsız: Görüp de sevmemek seni / Güzelsin, incesin, tatlısın, şensin -O. S. Orhon.

'm', 'ü', 'm', 'k', 'ü', 'n', ' ', 'm', 'e', 'r', 't', 'e', 'b', 'e', şeklindedir.
mümkün mertebe kelimesinin tersten yazılışı ' ebetrem nükmüm' diziliminde gösterilir.

burun sürtmek Birisinin boşlanmıyacağı işi inadına yapmak.
üstünebarmacık Bir çeşit yün dokuma örneği.
Türk Eximbank bk. Türkiye İhracat Kredi Bankası
türbülent akım İng. turbulent current Akan bir çözeltide sıvının rasgele hareketini gösteren bir terim.
taban götürmek Çekilip gitmek, süratle gitmek.