maç

maç İng. match

a. Karşılaşma: Paris'te maça gitmek şöyle dursun, stadyumların yerini bile öğrenmek aklımdan geçmedi. -B. R. Eyuboğlu.

maç

Sabanın, elle tutarak yönetmeye yarayan baston biçimindeki sapı.

maç

Kaç anlamında ünlem.

-maç

-mış, -miş eki yerine kullanılır : Tutmaç (tutulmuş).

maç

Saban ya da pulluğun elle tutulan yeri

maç

bk. karşılaşma.

maç ile benzer kelimeler

zf. Bir şeyi çiğnerken maç diye ses çıkararak: Bunların ağdalanır öterken sakızı. -M. A. Ersoy.

Yemek yerken çıkartılan şapırtı.

Manda kovalama ünlemi.

Bir çeşit kerte...

karşılaşma sonucunu belirlemek amacıyla meşru olmayan yollardan veya para karşılığı anlaşmaya varmak.

iki takım veya iki kişi kazanmak amacıyla aralarında karşılaşma yapmak.

devamlı borçlar bk. sürekli borçlar
zaman çekerliği bk. Çekerlik.
zaman çalışması İng. time study Bir işçinin, bir işi belli koşullar altında ve belli bir başarım düzeyinde tamamlaması içi
yarım çimme Fr. Dmi-bain
yanıçlama Fr. Viciation