lazım

lazım Ar. l¥zim

sf. (la:zım, l ince okunur) 1. Gerek, gerekli: “Yaratıcı hamleler yapmak isteyen bir millet için mutlaka bir şeye inanmak lazım.” -O. S. Orhon. 2. db. esk. Geçişsiz, müteaddi karşıtı.

lazım

Lazım, gerek

lazım

< Ar. lâzım: lazım; gerek; -malı / -meli (Bölgemiz ağızlarında fiillerin Gereklilik Kipi genellikle, “fiilin -ma'lı isim şekli + iyelik eki + lazım kelimesi” şeklinde yapılır.)

---

lazım ile benzer kelimeler

... fırın ekmek yemesi lazım “bir duruma erişmek için pek çok emek vermesi, çalışması gerekir” anlamında kullanılan bir söz: Onun usta olması için daha beş fırın ekmek yemesi lazım.

ismi lazım değil “adının anılması gerekmiyor” anlamında kullanılan bir söz.

kuşa kafes lazım, boruya nefes “bir şeyden yararlanmak için kullanılacak araç, onun niteliğine uygun olmalıdır” anlamında kullanılan bir söz.

lazım gelmek (veya olmak) gerekmek: “Ayın parlaması için gece lazım olduğu, gibi, dehanın parlaması için çok defa bir felaket lazım gelir.” -H. S. Tanrıöver. “Nadiren kolunda, lazım oldukça kullanmak üzere bir pardösü bulunduğunu ancak fark ederdiniz.” -İ. A. Gövsa.

ne lazım niçin ilgileniyorsun, ilgilenme.

neme lazım a. 1. “Bu işle ilgilenmem, buna karışmam” anlamlarında kullanılan bir söz, neme gerek: “Sen gel benim canımı al, sonra da cennete ilet / Sen onu cinlere vadet, cansız cennet?” -B. R. Eyuboğlu. 2. zf. Doğrusunu isterseniz, doğruyu söylemek gerekirse, neme...

---