izleme

izleme

a. İzlemek işi, takip: “Töreni izlemeye gelenlerin bir kısmı bu iş için tutulmuş insanlardı.” -E. Şafak.

izleme İng. tracking
izleme İng. pursuit, follow

Sanığın üstüne atılan suçu işleyip işlemediğini ortaya çıkarmak için, olumlu ya da olumsuz kanıtların toplanması yolunda yapılan işlemlerin tümü.

izleme İng. tracking
izleme İng. follow-up

(örnek.) Örneklem sormacasında, bireylerden bilgi elde etmek için, başarısız bir girişimden sonra ikinci bir girişimde bulunma.

izleme İng. tracing

Temel fişin alt yanında ya da arka yüzünde bulunan kayıtla ek fişleri bulma. bk. izleme kaydı.

izleme İng. 1. vision, seeing, viewing (of a film), 2. viewing (television)

Sinema 1. Bir filmin, göstericiyle görüntülüğe yansıtılan ya da bakımlıkta oynatılan görüntülerini görme. TV. 2. Bir almacın görüntülüğündeki görüntüleri görme.

izleme İng. fallow-up

Bir alan uygulamasında soru çizinliklerinin dağıtılmasından başlayarak toplanmasına değin geçen kollama süreci.

---

izleme ile benzer kelimeler

damga ön izleme İng. character preview

film izleme bk. izleme

izleme arabaları Osm. takip arabaları Yarış başyönetmenine, yarış komiserleri, spor yazarları, Birlik başkan ve üyeleri, katılan takımların yönetici, yönetir ve çalıştırıcılarına, yarışı izlemeleri için ayrılan arabalar.

izleme bayrağı İng. follow-up flag

izleme günlüğü İng. trace log

izleme hakkı İng. rifht of pursuit Yazarın, çoğaltılmış sayıların satışından belirli koşullara göre pay isteme hakkı.

izleme kaydı İng. tracing record Bir yapıtla ilgili bütün ek fişleri belirtmek amacıyla temel fişin altında ya da arkasında bulunan kayıt.

izleme servisi İng. tracking service

---