gürültü

gürültü

a. 1. Aralarında uyum bulunmayan düzensiz seslerin bütünü, patırtı, şamata: “Gemi baş döndüren bir gürültüyle indi sulara.” -Ç. Altan. 2. mec. Birçok kişinin karıştığı kavga, karışıklık veya tartışma: İşçiler arasındaki gürültü.

gürültü Fr. Bruit
gürültü İng. noise
gürültü İng. noise

Yükselteç çıktısında gözlenen ve imlem girdisinde çeşitli nedenlerden kaynaklanan, asalak birleşenlerin yükseltilmesinden ileri gelen uyumsuz sesler.

gürültü İng. noise

Ses sinyalinin kalitesinde belirleyici olan tıslama, cızırtı ve uğultu gibi istenmeyen seslerin tümü.

gürültü İng. noise

Titreşimli düzenli olmayan sesler. Boğumlanmaları sırasında tonlu ve tonsuz hışırtı niteliği taşıyan z, s ünsüzleri ile tonlu ve tonsuz patlama niteliği taşıyan b, p ünsüzleri titreşim açısından birer gürültü sesidir.

gürültü İng. noise

Analit sinyalinin gözlenmesine bozucu etki yapan herhangi bir sinyal.

gürültü

bk. ses etkileri

gürültü İng. noise

Sinema/TV. Sinema ya da televizyonda sesin saptanması, çalınması ya da yayınlanmasında ortaya çıkan istenmeyen sesler.

gürültü

Azerbaycan Türkçesi: küy; Türkmen Türkçesi: galmagal ~ galmagallı sesler; Gagauz Türkçesi: şamata;Özbek Türkçesi: şóvqin; Uygur Türkçesi: şavqun; Tatar Türkçesi: tawış ~ şaw; Başkurt Türkçesi: şaw; Kmk: kawga;Krç.-Malk.: tawuş; Nogay Türkçesi: şaw-şuw ~ tawıs ~ şuvıldaw ~ gürîldew; Kazak Türkçesi: saldır ~ dawis; Kırgız Türkçesi: şookum; Ait.: şuult; Hakas Türkçesi: suulas; Tuva Türkçesi: taaş; Şor Türkçesi: şuuk; Rusça: şum

---

gürültü ile benzer kelimeler

biyolojik gürültü İng. biolojical noise Bir ortamdaki canlı organizmalar tarafından oluşturulan sesler topluluğu.

dıştan (gürültü) İng. off noise Sinema/TV. Gürültünün, çerçeve dışındaki bir kaynaktan çıkması durumu. İçten (gürültü)nün karşıtı.

gürültü aygıtı İng. noise -machine Çeşitli sesleri ve gürültüleri sağlayan aygıt. İng. noise machine, effects machine Sinema/TV. Çeşitli ses etkilerini gerçekleştirmekte kullanılan aygıt.

gürültü azaltma İng. noise reduction Sinema Optik ses kuşaklarındaki dip gürültüsünü belirsizleştirme işi.

gürültü bastırmak gürültüden daha güçlü ses çıkarıp onu etkisizleştirmek: “Barın bütün gürültüsünü bastıran kahkahaları bundan sonra başladı.” -N. Cumalı.

gürültü çıkarmak (veya etmek veya koparmak veya yapmak) 1) düzensiz ve rahatsız edici sesler çıkarmak: “Karanlıkta bana çarpıp da gürültü yapmamaya dikkat ederek kapıyı açtım.” -H. C. Yalçın. 2) kavga, karışıklık, tartışma çıkarmak.

gürültü çıkmak kavga, tartışma, karışıklık olmak: “Bir gürültü çıkarmadan buradan gidiniz...” -H. R. Gürpınar.

gürültü efekti İng. sound effect Çeşitli sesleri ve gürültüleri sağlayan etmen.

---