eksik

eksik, -ği

a. 1. İhtiyaç duyulan şey: “Aynı zamanda, eski dönem edebiyatımızın sohbet ve mülakat türlerinde boşluk olan eksiğini tamamlıyordu.” -A. Kabaklı. 2. sf. Bir bölümü olmayan, noksan, natamam: Bu kitap eksik, baş tarafı yok. 3. sf. Mükemmel olmayan, kusurlu, muallel, sakat. 4. sf. Az.

eksik

Zamanı gelmeden doğan insan ya da hayvan yavrusu.

eksik

Kadın.

eksik

Suç, günah.

eksik

Kız.

eksik, eksiklik

noksan.

eksik İng. short weight

Bir mal ya da özdeğin sayımında yazılımına göre bulunan olumsuz ayrım.

Eksik

Çankırı ili, Eldivan ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

---

eksik ile benzer kelimeler

ağzından söz (veya laf veya lakırtı) eksik etmemek o sözü sürekli söylemek.

Allah eksik etmesin 1) “Tanrı yokluğunu göstermesin” anlamında kullanılan bir söz; 2) birinin yaptığı hizmet anılırken ona teşekkür yollu söylenen bir söz.

artık eksik Fazla noksan, yerli yersiz.

başında torbası eksik kaba saba, yontulmamış (kimse).

başını acemi berbere teslim eden, pamuğunu cebinden eksik etmez “iş başına deneyimsiz yönetici getirenler, ondan kaynaklanan sıkıntı ve zararları çekmeye hazır olmalıdırlar” anlamında kullanılan bir söz.

bir tahtası eksik tkz. akılca eksik, yarım akıllı.

dağ başından duman eksik olmaz “büyük adamların, büyük iş yapanların her zaman üzüntüleri, sıkıntıları vardır” anlamında kullanılan bir söz.

dengeli eksik bölük İng. balanced incomplete block (Deneysel tasarım) Bar bölükteki tüm işlemlerin uygulanamadığı bir tasarımda deney boyunca işlem ikililerinin eşit sayıda görüldüğü bölük.

---