dul

dul

a. Eşi ölmüş veya eşinden boşanmış kadın veya erkek: “Bebek'teki evinde bir dul kız kardeşiyle yalnız yaşar.” -R. N. Güntekin.

dul

1. Taraf: Karşı dulda avcılar tüfek atıyor. 2. Evin arka ve yan tarafları. 3. bk. dulda (I)-1. 4. Güneşin çok ısıttığı duvar kenarı. 5. Siper.

dul

Yağmur, güneş ve rüzgârın etki yapamadığı gizli, kuytu yer, kenar, saklanılacak yer, ağaç, bina gölgesi, gölge

---

dul ile benzer kelimeler

altın adı pul oldu, kız adı dul oldu “uygunsuz davranışları yüzünden temiz tanınan kişiliği lekelendi” anlamında kullanılan bir söz.

dul avrat çocuğu Babasız büyüdüğü için terbiyesiz ve görgüsüz olan çocuk.

dul avrat oğlu Babasız büyüdüğü için terbiyesiz ve görgüsüz olan çocuk.

dul avrat otu Lat. Lappa major Bileşiminde şeker, nişasta, müsilaj, inmülin, acı maddeler, fazla miktarda potasyum nitrat ve potasyum karbonat içeren, dekoksiyon (% 5-6) ve enfüzyon (% 2-25) biçiminde idrar söktürücü, terletici, yumuşatıcı ve kan temizleyici olarak kul...

dul garı çocuğu Piç.

dul kadın İng. widow Kocasını ölüm yoluyla yitiren, bundan dolayı toplumun bu durumda koymuş olduğu kuralları, kaçınmaları uygulamak zorunda olan kadın.

dul kalmak kadın veya erkeğin eşi ölmek: “Hatice Hanım pek genç dul kalmış zengin bir hanımcağızdı.” -Ö. Seyfettin.

dul karı beslediği Babasız büyüdüğü için terbiyesiz ve görgüsüz olan çocuk.

---