dolu bellek

dolu bellek İng. out-of memory

dolu bellek ile benzer kelimeler

heyecanlı söz söylemek: Birkaç kişiyle, garip bir lisanla ağzı dolu dolu konuşmaya başladı. -S. F. Abasıyanık.

Dolu olarak

ağlayacak kadar duygulanmak: Gözleri dolu doluydu ama ağlamadı. -A. Ümit.

Kürekleri suya derince daldırarak yavaş yavaş ve vücut hamlesiyle çekiş için kullanılır.

1. Kaba konuşan, söven, sövmeyi huy edinmiş. 2. Lâfı bitmemiş, söyliyecek sözü olan kimse. 3. Akıllı, mantıklı kimse.

Teneke kesmeye yarıyan bir çeşit makas.

bir şeyin dış görünüşüne bakarak içinin de öyle olduğunu sananlar yanılırlar anlamında kullanılan bir söz.

insan en değerli malının karşılıksız olarak elinden gideceğini bilse onu yok denecek kadar az bir paraya satar anlamında kullanılan bir söz.

Söz söylemek için uygun zaman ve durum kollayan, kavgaya hazır.

'd', 'o', 'l', 'u', ' ', 'b', 'e', 'l', 'l', 'e', 'k', şeklindedir.
dolu bellek kelimesinin tersten yazılışı ' kelleb ulod' diziliminde gösterilir.

subendokardiyal İng. subendocardial Endokard altı, endokard altında bulunan.
sordurtabilmek (-e) Sordurtma imkânı veya olasılığı bulunmak.
sordurabilmek (-i, -e) Sordurma imkânı veya olasılığı bulunmak.
mandibulektomi İng. mandibulectomy Mandibula kemiğinin bir kısmının uzaklaştırılması.
Lindberg koşulu İng. Lindberg condition