boşaltma

boşaltma

a. Boşaltmak işi: “Bir yandan hizmetçiler yemek sofrasını sökerek büyük bir salonu boşaltmaya çalışıyorlardı.” -H. C. Yalçın.

boşaltma İng. Unloading

Malı, gemiden ya da getiren başka taşıttan boşaltma.

boşaltma

Karşı güreşçiye uygulanan oyunun sonuç vermemesi üzerine o oyundan vazgeçme.

boşaltma İng. Derobement

Savutu yakalamak, bir çırpma yapmak isteyen karşı yarışmacının bu eylemini, bir sıyırma ile ya da savutun yerini değiştirerek etkisiz bırakma.

boşaltma İng. evacuation, eviction

Kimi koşulların varlığı durumunda, bir tutmanlık sözleşmesi sona ermeden, ama genellikle tutmanlık sözleşmesinin süresinin bitiminde, konut iyesinin başvurusu üzerine, yönetim ve yargı orunlarınca, tutmanın oturtmakta olduğu yapıyı bırakmaya zorlanması.

boşaltma İng. discharge, unloading
boşaltma İng. discharge, unloading, unshipment

Malı taşıtından dışarı çıkarma.

boşaltma İng. teeming

Erimiş çeliği, döküm potasından kalıplara akıtma işlemi.

boşaltma İng. drainage

Bir yerdeki gereğinden çok suların akıtılması.

---

boşaltma ile benzer kelimeler

bağımsız yükleme-boşaltma belgesi İng. bill of sufferance Gümrükle bağımlı malların belirli koylara gönderilmesi ve boşaltılmaları için verilen belge.

boşaltma arabası İng. tripper

boşaltma barınağı İng. port of unloading Gemilere, yükleri boşaltılmak amacıyla ayrılan barınak.

boşaltma borusu İng. exhaust tube Lambanın havasını boşaltmaya ve gaz doldurmaya yarayan, ampulün içiyle bağlantılı cam boru.

boşaltma buyruğu İng. unlandingorder Gümrük örgütünce gemi kaptanına malların boşaltılması ve yerine verilmesi için gönderilen yazılı buyruk.

boşaltma gideri İng. unlanding charges Boşaltma süresince ve bu işlem nedeniyle gerçekleşen giderler.

boşaltma havzası a. coğ. Sularını ırmağa veya göle veren, eğimli, belli bir genişlikte olan arazi.

boşaltma iskelesi İng. unhanding place Malların boşaltılacağı yanaşlık.

---