ağız dolusu

ağız dolusu

sf. 1. Ağzın alabileceği kadar: “Bir boşalmaya, ağız dolusu boşalmaya, soyundan başlayarak boşalmaya isteğim var ki boşalamazsam patlayacağım.” -N. Hikmet. 2. Birçok, birbiri ardınca olan: “Kaptan ağız dolusu küfür savuruyordu.” -Halikarnas Balıkçısı.

---

ağız dolusu ile benzer kelimeler

avuç dolusu sf. 1. Pek çok: “Aynı yerde para harcamış, kızları şampanyaya boğmuştum.” -R. H. Karay. 2. Bir avucun alabildiği miktar kadar.

bir çuval dolusu sf. Çok fazla: Bir çuval dolusu para.

dolusu sf. Dolduracak kadar: “Aç ve susuzuz düşüncesiyle bir sepet şeftali de almışlar getirmişler.” -A. Erhat.

etek dolusu sf. Pek çok, bol bol, alabildiğince fazla.

kucak dolusu sf. Pek çok, pek bol.

ağız bir etmek, (ağız bir eylemek) Söz birliği yapmak.

ağız tüfengi, (ağız tüfeği) Bir çeşit eski tüfek.

açık ağız 1. Boşboğaz, geveze. 2. Aptal, salak.

---